1. 326.
    0
    buda öyle hoşuma giden bir notumdur;

    ben körlere çok üzülürüm. yolda gördüğümde moralim falan çok bozulur. o an çok istedim bunu. görmemeyi diledim. görmemek için bütün ışıklarımı karartacak kadar kararmıştı düşüncelerim. ağlamak ayıp değil. gerçi bir erkeğin ağlaması ne gibim bir hadise ise ayıp karşılanıyor. ağlamamak "adam olmak" mış...
    evden çıktım. hala ağlıyordum. çankaya/turan güneş bulvarından kızılay'a kadar yürüdüm. ağlamaya devam ettim. yolda insanlar yüzüme baktılar. ben oyuncağı kırılmış bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. umursamadım yüzüme bakanları. otobüs duraklarının önünden geçtim. duraktakiler de baktı yüzüme. otobüsün içindekiler de. ağlayan bir insan görülmemiş gibi. belki de öyle hıçkırık görmemişlerdir. ben çok fena ağlarım. i̇nsan gibi değil. sonra polis çevirdi. bir şey mi oldu dedi. kız mevzusu ağabey dedim. karşılık vermedi. o kadar çaresiz hissettim ki kendimi. polislere dahi sarılasım geldi. "abi beni kurtar" diyesim geldi. çaresizlik böyle bir şey işte. denize düştüğünde yılana bile sarılasın geliyor.
    sonra karşı yönden bir kadın geliyordu elinde sigara vardı. suratına bile bakmadan sigara istedim. verdi. belki korktu. belki acıdı...
    metroya bindim. hala ağlıyordum. i̇nsanlar suratıma bakıyordu. utanmadım. daha sessiz hıçkırıklarla ağladım. metro kalabalıktı. aşti'ye vardım. orası da kalabalıktı. orda da ağladım. bankodaki görevliye parayı uzattım. "i̇zmir'e bir bilet" dedim. ve ekledim "cam kenarı lütfen." ne dediğimi pek anlamadı. ağlarken mızmız bir çocuk gibi oluyorum. ne dediğim pek anlaşılmıyor. i̇kinci kez tekrar ettim. biletimi aldım. yarım saat vardı. bir sigara yaktım. ağlamaya devam ettim. i̇nsanlar da bana bakmaya devam etti. bıkmadılar. karşılıklı bıkmamaya devam ettik. i̇natlaşıyor gibiydik. ben ağlamayı kesmedim. onlar bana bakmayı...
    otobüse bindim. muavinden peçete istedim. selpak almak gelmedi aklıma. önemli de değildi. peçetelerim geldi. kıyamadım gözyaşlarımı silmeye. buruşturup attım peçeteyi. muavin geldi. suratıma baktı. belliydi. acıyordu o da bana. ona da sarılasım geldi. çaresizlik böyle bir şey işte. tanımadığın insanlara sarılıp hıçkırarak ağlayasın geliyor. anlatmak istiyorsun.
    sonra i̇zmir otogara geldim. orda da ağlamaya devam ettim. ama artık yaş akmıyordu yüzümden. suratım da o üzgün mimiklerime alışmıştı heralde. tepkisiz gibiydi. ya da ben alışmıştım... servise bindim. "balçova" demeye çalıştım. diyemedim. çünkü daha çok ağlamam gerekiyordu. bu bu terminale son gelişimdi. diyememeye devam ettim. yanımdaki not defterini çıkardım. üzerine "balçova" yazdım. adama uzattım. kavşakta indiğimde ağlamaya devam ettim. eve girdim. şarabımı açtım..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster