1. 1.
    0
    şişenin birini bitiriyoruz. rıfat'ın kız arkadaşı sızıyor olduğu sandalyeye. daha önce de çıktığımız bir uludağ gezisi sırasında otobüste içtiği bir kadeh şaraba dayanamayıp otobüsün ortasına kusup tatilin içine sıçmış bir kız olduğundan elleşmiyoruz. rıfat yandaki divana yatırıyor onu. gelirken "ortam da sessizleşti durun bir müzik kanalı açayım" diyerek açıyor tv'yi. erhan bağırıyor; "kim izin verdi oğğğlum sana" hasgibtir diyorum içimden çünkü biliyorum bu herifin ayık hali hayvani kompleksli, sarhoş hali hiç çekilmez. rıfat hemen ezilip büzülüp özür diliyor, onun adına utanmama neden olacak mimikler eşliğinde. "ne müziği lan oğğğğlan mısın oğlum sen" diyor erhan, "maççç açacaz maç" gerizekalı saatten de haberdar değil diye düşünerek bakıyorum saatime 12'ye geliyor. "nah bulursun yavşak bu saatte maç" diyemeden içimden banttan bir inter maçı buluyor. sırf muallakliğine, zütlüğüne, yavşaklığına sesini son ses açıyor. neredeyse 1 km'ye kadar yerleşim yok rahat bin kurusu, kendisiyle muabbet eden de yok masada, bizim de muabbetimizi bin etmek maksat. sigara küllerini bi gibim içmediği halde sabahtan beri hayvani tıkınan rıfat'ın tabağına bırakıyor. özlem de korkmaya başlıyor yanımda sıkı sıkı tutmaya başlıyor ellerimi. korkaklıkla yavşaklık arasındaki çizgideki yerini inatla koruyan rıfat sanki doymuş da yemeği bırakmış gibi karnına dokunuyor "uuffff iyi yedik be" diyerek. rıfat yavşaklığın tarihini yeniden yazıyor adeta masada.
    ···
   tümünü göster