+1
yine demişsin ki: neden aynı varlığa tapan kişiler neden biri kara çarşaflı diğeri açık falan filan?
cevap: bu soru çok güzel bir soru. şöyle açıklamaya çalışayım: arz talep meselesi. yani toplumda örtünmek tek taraflı değil karşılıklı bir mesele. bir toplumdaki şehvet derecesiyle alakalı. örtünmenin illeti şehvettir derdi hocam. toplumdan şehvet kalkmışsa onların örtünmesine gerek yok aslında derdi. yani bir toplumdaki erkekler kadınların saçlarına bakınca azıyosa ya da ne güzel saçları var lan şöyle bir koklasam içime çeksem o saçları ohh gibi şeyleri içinden geçiriyorsa o kadınların saçlarını örtmesi gerekir. ama şu da olabilir: maldivleri islamiyetle tanıştıran şahıs ibn-i battutadır. maldivin yerli halkı islamiyetten önce çıplaktılar. islamiyeti kabul ettikten sonra kadınlar sadece belden aşağılarını örtmüşler memeler yine açıkta kalmıştır. ibn-i battuta çok defa ikaz etmesine rağmen memeleri kapattıramamıştır. ibn-i battuta kadınların memelerini kapatmasını gerektiğini savunurken maldiv halkı belden aşağıyı kapatmanın yeterli olduğunu bu söylediği şeyin çok anlamsız ve gereksiz olduğunu savunmuşlardır. adamlar o kadar şehvetsiz ki memeye yaa nolcak bununla benim kulağım arasında hiçbir fark yok gözüyle bakıyor. memeye karşı o kadar şehvetsiz ki ibn-i battuta nın ne demek istediğini bile anlayamıyolar. ibn-i battuta da farklı bir toplumdan geldiği için onları anlayamıyor. ama bir insan şunu diyemez ben azmıyorum o zaman bakabilirm. diyemez çünkü allah kuralları şahıslar için değil toplumlar için indirmiştir. içinde bulunduğu toplumun uyduğu kurallara uymak zorundadır. bu yüzden bunu bilen bir çok allah dostu yukarıda bahsettiğim allah aşkıyla yanma mertebesine erdikten sonra, namazlarını kılmaya devam etmişlerdir. çünkü içinde bulundukları toplum için namaz hala farzdı.
şarap meselesine gelince: şarap islamiyetle birlikte haram kılınmıştır. daha önceki ilahi dinlerde bildiğimiz kadarıyla şarap haram değildi. şarabın islamiyetle birlikte haram kılınmasının sebebi ise şu olaylardır:(yazmaktan yoruldum forumdan aldım)
kur’ân-ı kerîm’in her bir âyeti bir ihtiyaç ürünü ve bir problemin cevabı olarak nâzil olmuş, yaşanan hayatın bir yönünü ihâta etmiş ve aydınlatmıştır. her âyetin; insanların bir problem olarak yaşadığı, kıyâmete kadar aynı veya yakın problemlerde alacakları tavır ve davranışlarını düzenlemeye vesîle olan bir nüzul sebebi vardır. âyetlerin birer nüzul sebeplerine dayalı olarak nâzil olmaları, kur’ân’ın hayatın içini ve özünü kucakladığını gösterir. nitekim yaşanan problemlerle ilgili inen âyetleri müslümanlar dimağlarına, idrâklerine ve gönüllerine âdetâ kazımışlar, perçinlemişlerdir.
i̇şte, içki hakkındaki davranışlarımızı düzenleyen âyetler de, muhtelif olaylara bağlı olarak nazil olmuşlardır. hiç şüphesiz içkiyi haram kılan âyetler inmeden önce içki kullanılıyordu. çünkü henüz haram kılınmış değildi. çünkü o insanlarda içki bağımlılığı müslüman olmazdan öncesine dayanıyordu. yaşadığımız dünyada cenâb-ı hakk’ın hilkatinde de, îcâdında da, kudretinin taallukunda da, vahyi tenzilinde de “tedricîlik kânûnu” bir âdetullah olarak cârî bulunmaktadır. cenâb-ı hakk’ın, müslüman’ların önceki davranışlarını affetmesi ve bağışlaması da kendi yüksek mağfiretinin ve rubûbiyetinin şe’nidir.
kezâ, içkiyi haram kılan âyet öncesinde müslüman’lar içkinin ne iğrenç bir şey olduğunu da ikrar etmeye başlamışlardı. meselâ bu dönemde hazret-i ömer’in (ra) defalarca, “yâ rabbi! i̇çki hakkında bize açık ve kesin bir beyanda bulun!” diye niyazda bulunması bunun ilk göze çarpan ibretli örneklerindendir. cahiliye devrinden beri kullandıkları halde, içkinin kötülüğünü yeni fark ediyor oluşları, müslüman olduktan sonra ruhlarının aydınlanmaya, kalplerinin kemâlât mertebelerinde yükselmeye başladığının göstergesiydi. i̇çkinin böyle bilfiil kötü olduğu idrâk ve takrir edildikten ve kötülüklerine tanık olunduktan sonradır ki, cenâb-ı hak içkiyi yasaklayan âyetleri nazil buyurmuştur.
i̇çkinin kademe kademe haram kılınması, nehyin algılanması ve yerleşmesinde müessir olmuş; müslümanlar o cahiliye devri alışkanlığını bir anda bırakmışlar ve allah’ın emrine derhal boyun eğmişlerdir.
peygamber efendimiz (asm) medîne’ye teşrif ettiklerinde medîne’de içki içiliyor ve kumar oynanıyordu. medîneliler peygamber efendimiz’e (asm) içkinin hükmünü sordular. peygamber efendimiz (asm) de henüz cenâb-ı hak’tan bir hüküm gelmediği için sükût buyurdu. o esnada hazret-i ömer, “yâ rab! i̇çki hakkında bize açık ve kesin bir beyanda bulun!” diye duâ etti.
bir süre sonra cenâb-ı hak, “sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. de ki: “i̇kisinde de hem büyük günah, hem de insanlar için bazı faydalar vardır. günahları faydasından büyüktür.”4 âyetini nazil buyurdu. bundan sonra bir kısım müslümanlar içkiyi bıraktılar. ne var ki, âyet kesin bir hüküm içermediğinden, bir kısmı içmeye devam etti.
fakat, içki kullananlar arasında hoş olmayan olaylar oluyor; karşılıklı atışmalar, kavga ve gürültüler ekgib olmuyordu. müslümanlardan birisi akşam namazını kıldırırken, kıraati ters mânâ verilebilecek biçimde yanlış okudu.
cenâb-ı hak çok geçmeden şu âyeti nâzil buyurdu: “ey îman edenler! sarhoş olduğunuz zaman ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp olduğunuz zaman da eğer yolcu değilseniz, gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın.”5
bu âyetin nüzulünden sonra müslümanlar çoğunlukla içkiyi bıraktılar. fakat bir kısmı, “yâ resûlallah! biz namaz vakti yaklaşınca içkiyi bırakırız!” dediler ve içmeye devam ettiler. bu dönemde namazlardan önce peygamber efendimiz (asm), “sarhoş olanlar namaza yaklaşmasın!” diye nidâ ettirirdi.
buna rağmen, içki kullandıktan sonra sarhoşken namaza gelen müslüman ekgib olmuyordu. hazret-i ömer’in (ra) hep duâsı: “yâ rabbi! i̇çki hakkında bize açık ve kesin bir beyanda bulun!” yakarışı idi.
bir gün bir yemek esnasında içki kullananlar arasında önce atışmalar başladı, sonra yüksek sesle tartışmalar yaşandı, ardından hiç yakışık almayan bir gürültü ve patırtı koptu.
bu defa cenâb-ı hak, içkiyi kesin bir dil ile yasaklayan şu âyeti nazil buyurdu: “ey îman edenler! i̇çki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. bunlardan kaçının ki, saadete eresiniz. şüphesiz şeytan, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi? allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, karşı gelmekten çekinin. eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen ancak tebliğ etmektir.”6
böylece içki bütün müslümanlara haram kılınmış oluyordu. peygamber efendimizin (asm) emriyle bir tellâl, “haberiniz olsun, içki haram kılınmıştır!” diye medîne sokaklarında yüksek sesle nidâ etti. nidâyı ve içkinin haram kılınmasını işiten ve hâlâ içkiyi bırakmamış olan müslümanlar evlerindeki şarap küplerini derhal sokaklara döktüler. öyle ki, medîne sokaklarında günlerce sel gibi şarap aktı.
Tümünü Göster