ebruyla mesajlaşıyoruz, "nerdesin, geldin mi?" diye. kantindeymiş,
kantine girdim, biraz bakındıktan sonra fark ettim, masanın birinde tek başına oturuyor.
gülümseyerek yanına gittim, yaklaştıkça gülümsemem elimde olmadan daha da artmış olabilir çünkü ebru da bu "ilk gün özeni" klişesinden epey nasibini almış, içimden diyorum "oha lan ben birazdan bu hatuna mı sarılıp öpücem? fiyuu.."
o da görünce gülümseyerek kalktı, sıcak bir sarılma, fakat biraz resmi bir öpüşme (yanaklardan-bizim için yanaktan öpüşmek, başka iki insanın sadece gözleriyle selamlaşması derecesinde sayılırdı) ama yani, dolu kantinin ortasında sevişecek halimiz yok, doğru.
oturdum yanına, elimi omzuna attım, kendime yaklaştırdım, ama öyle hoyrat değil, her zamanki, bana özgü yumuşaklığımla (biraz tehlikeli bir kelime oldu farkındayım, ama siz beni anladınız ;) ).
gülerek yüzüne baktım, içimden geçeni gayet net söyledim "ee naber? çok güzelleşmişsin yazın" lan sanki 3 aydır birbirini görmeyen biz değiliz,
konuşma tavrım, sanki en son dün görüşmüşüz gibi, yani kaldığı yerden devam. hani araya yaz hiç girmemiş sanki. e o da bana uydu bu sefer, zaten dünden razı,
"teşekkür ederim bitanem
* sen de çok hoş olmuşsun"
"harbi mi?"
"hı hı, tanıyamadım valla ilk görünce
* "
"hımm, ya artık beni beğenmezsen?"
yanağımı önce mıncıklayıp sonra da bir sesli öpücük daha kondurarak cevapladı bu yalandan sorulmuş sorumu.
sonraki bir kaç dakikamız da hasret gidermekle geçti, yüzeysel olarak geçen yazdan biraz bahsettik. ardından, her ne kadar hocanın gelmeme ihtimali yüksek olsa da ders için sınıfa çıktık. el ele kol kola, benim klagib sıraya oturduk.
beyler bu kızı gerçekten seviyorum, bakın aşık değilim..ama yanımda olması, beni katıksızca sevdiğini biliyor olmam, fiziksel özelliklerinin yanı sıra, onu tanıdıkça görmeye başladığım manevi yönü, konuşabildiğimiz muhabbet çeşidinin, ortak noktaların çokluğu filan.. şimdi böyle yazınca aklıma şu sözü getirdi, paylaşayım;
"boş versene biz aşık olmayalım birbirimize.
konserlere gidelim. maça gidip küfür edelim. uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim. gecede yıldızlara bakabiliriz. bigibletle gezerken yağmur yağsın, sırıl sıklam olalım. benimle kek yap. balık tutalım, sonra tekrar denize atalım. boşver aşık olmayalım biz. aşk korkutucu. beraber eğlenelim en iyisi, ama hep benimle uyu... "
sanırım ebruya karşı hissettiğim hisler de bu paralelde, hayatımın kadını olmadığını, ve eğer öyle bir şey varsa, bir gün ona rastlarsam, ikinci kez düşünmeden onu bırakabileceğimi başından beri bildiğim halde,
ve en başında, aslında bana olan ilgisinden neredeyse rahatsız olup hazetmediğim halde,
ne olmuştu olmuştu da, sonunda beni kucağına düşürmeyi başarmıştı. şikayetçi miyim? değilim
ama bunda klagib erkek mantığının bir tesiri yok, ebruyu cinsel bir obje olarak görmüyordum ya da "kız işte aq, gibicen atıcan" tarzı yüzeysel bir düşünceden ötürü takılmıyordum onunla.
arkadaşlar çok tuhaf yani gerçekten.. anlam veremediğim, adını koyamadığım bir duygu işte. muhtemelen benim gibi deli az olduğundan, bu tarz duyguları da yaşayan pek olmamış ve insanlar da buna bir isim koymaya ya da tanımlamaya gerek duymamışlar..
*
hocayı beklerken, omzuma yasladığı başını okşayıp saçlarıyla oyalanırken bu sabah ki durumdan bahsetme isteği geldi,
"canım, nilayla da görüştük bugün, biliyorsun son zamanlarda aramız iyi değildi onunla, neyse, benle önemli bir şey konuşacakmış, dışarıya davet etti"
"hıı..ee sen ne dedin?"
"net bir şey demedim ya..ama merak ettim ne diyebilir ki? hani şu ilk etapta insanın aklına gelen şeylerden olamaz diye düşünüyorum da, yine de tuhaf bir durum var"
"konuşun aşkım o zaman, ben de merak ettim şimdi sen böyle söyleyince"
bir anlık şaşkınlık yaşadım çünkü konuşmasında, bana karşı ilk defa kullandığı bir kelime mevcuttu, gülerek sordum,
"ne dedin demin sen?"
"ne dedim? konuşun dedim işte?"
"hayır ondan önce"
"ben de merak ettim dedim? noldu ya
* "
"yok yok en başta, bişey dedin sen bana
* "
"haa.. aşkım..aşkımm, aşkım dedim? demiyim mi?"
"de..sık sık de hatta bundan sonra
* " kaşla göz arasında dudaklarına kısa bir öpücük yerleştirdim.
"aşkım
* , o zaman ben bugün çıkışta onla konuşayım, gece de beraber çıkarız?"
"bana uyar aşkım
* yazın ne maceralar yaşadın bakalım "rahat" hayatında, merak ediyorum ;)"
ufaktan laf çarptırmıştı tabi, evet o konuda bir özür borçluyum..o kadar da rahat bırakmasın artık beni,
hatta biraz sıksın
*