1. 1126.
    0
    Uzun hikaye, karışık… Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük, Mevlanakapı’da. Babası zabıtaydı. Alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan… Bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. Bi de Zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filimciydi yeşilçamda. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkini aşık etmiş kendine. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. Öylece büyüdük gittik işte. Ne tak varsa? Hep askerliği beklerdim; dört sene kaldı, üç sene kaldı… Sonunda o da geldi gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan; nikahlandık. iki taksi bir dükkan verdi peder. Dükkanda koltuk moltuk satardım. Bi gün bu huur çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar; pırlanta anlayacağın. Şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bi soruşturma… Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. Ama asıl Zagor’a kegibmiş. Zagor’da koftiden içerde o sıra. Bir gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik Sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: Zagor’u ziyarete gidiyor. Bir tuhaf oldum, bini de kıskandım. Uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. O ara Zagor içerden çıktı. Sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. Altı ay mı bi sene mi; kayıp. Hep rüyalarıma girerdi huur. O gün dükkana gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş Zagor: biri polis. ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna… Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. Kaltağa da öyle… Önce öldü dediler Zagor’a, sonra komalık. Ankara’da oluyor bunlar. Bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. Zagor içerde, en iyisinden müebbet. Bir sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. Anlayınca içim cız etti; cız etti de ne? Tornaya değmiş gibi oldu. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat… Ama bu sefer başka güzel huur. Oranın şarkıları gibi. Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi para lazım, çok para -Zagor’a avukat tutacakmış- ilerde öderim dedi. Esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. Uzatmayalım, Zagor’a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki bin! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor; huur da peşinden. Sonunda dayanamadım; ben de onun peşinden… Önce dükkan gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapadı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok, bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. Evlenelim, pederi kandırırım, Zagor’a bakarız… Yok! Kancık köpek gibi izini sürüyor itin. N’aptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim istanbul’a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kar etmedi; her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile… Beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyo. Yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka birşey demiyor. Sinop’ta oluyor bunlar. Ben de döndüm istanbul’a. Doğumuna yakın, Zagor bi isyana karışıyor gene, hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevi’ne postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o haliyle kalk git sen Diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol… Herif kafayı yiyor tabii. Dönünce bir dayak buna; eşşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor -uzun zaman anlaşılmamış- ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı… Çocuğu da alıp vınnn Diyarbakır’a, Zagor’un peşine. Allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor. Ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. Epey bi zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu. Zagor’un Diyarbakır Cezaevi’nde olduğunu duymuştum o sıra. Bir gece bir büyükle eve geldim, hepsini içtim. Zurnayım tabi. Bir ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. Bir daha açtım başımda bir çocuk, “Kalk abi, Diyarbakır’a geldik” diyor. Baktım, sahiden Diyarbakır’dayım. Bir soruşturma… Kale Mahallesi vardır oranın, bir gecekonduda buldum; malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. hiç birşey demedik. O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli; eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster