http://fizy.com/tr#s/1dl8q3
"bir daha görüşmeyiz diye düşünmüştüm valla" deyip güldü,
"gidiyim istemiyorsan?
* "
"ya ordan onu mu anladın
* ..ee..nasıl gidiyor hayat..dersler..basket masket işte.."
sormaya çalıştığı şeylerin bunlar olmadığını biliyordum, başka mevzulara geçiş öncesi, "hava-su" muhabbetleri işte.. karşımdaki güzelliğe bir kez daha baktım..
kim kimi kullanıyordu bilmiyorum, ama ikimizin de menfaati olduğu açıktı..o kendince okulun gözde ve yetenekli bir çocuğuyla aynı masayı paylaşarak hava atıyordu, benim menfaatimin ne olduğunu siz biliyorsunuz ;)
o gün 3-4 kere konuşmamız bölündü, ben besyo bölgesinde onunla takıldığım süre boyunca en az 8-10 kişiyle selamlaşmak zorunda kaldım..hıh..bir taraf çiçek bahçesi..bir taraf çöl... kendi fakültemdeki, hatta onu geçtim, kendi sınıfımdaki durumumu düşününce içim acıdı..
kendi vatanında hor görülüp, gurbet elinde yere göğe sığdırılamayan düşünürler gibi hissettim..benimle konuşmaya çalışan, selamımı kovalayan bu çocuklar ve kızlar (ki sebebi çok belli işte, "biz bu çocuğu tanıyoruz bakın, litfeeen") benim kendi içimdeki ve kendi bölgemdeki yalnızlığımı, ezikliğimi biliyor olsalar ne düşünürlerdi allah bilir... elimi sıkıp "babacım bir maçta bizle ayarlayın ya" "abi nerelerde takılıyorsunuz, irtibatı koparmayalım" diyen yakışıklı ve ortamcı gençler benim için ben cool bir playboy, ama kendim ve beni gerçekten bilenler içinse gerizekalı bir loserdan farksız..dahası yalnız bir adamdım..yapayalnız.
ayşenle tüm öğleden sonramızı beraber geçirdik, kantinde, yolarda, banklarda... kapalıya "sanki oradan geçiyormuş" gibi sızıp 3-5 atış bile yaptık potaya, benim üzerimde kot-kaban..
"ya ben seni de engelledim ayşen, dersin filan yok muydu?" demiştim, kibarlığı ve ters pgibolojiyi asla elden bırakmıyordum, hani şu içten içe "lan bi gibtirip gidemediler" diye düşünen, ama konuları tam kalkarken de " aaa daha erken nereye? otursaydınız?" diyen ev sahipleri gibi..
önemsiz bilmem ne deyip geçiştirmişti..ben, neredeyse, onunla yürürken komplekse girmeme rağmen, o benle takılmaktan ve okulun mümkün olanca çok yerinde birlikte görünmemizden epey memnundu..evet biraz salak bir kız, ben de fark ettim
*
onu kaldığı ilçenin servisine bindirmeye zütürürken sordum, "hafta sonu bir planın var mı?"
"hımm..bi ajandama bakmam lazım
* " diye gır gır yapmaya çalıştı,
"iyi madem.." deyip susunca züt gibi kaldı, sonra,
"neden sordun?" dedi, sanki bilmiyormuş gibi..pff..lan para verip gibtiğin huurnun bile naz yaptığı bir ülkede, hangi kızdan ne girişkenlik bekliyorsun aq..ben de kaybedecek bir şeyim olmadığı için son derece rahat bir şekilde,
"ya bir gün oturur bir şeyler içeriz, diye düşünmüştüm..ama,sen yoğunsan.."
öyle züte böyle yarak, top bir kere daha ondaydı,
"olabilir, neden olmasın, bana uyar yani" dedi peşi sıra..heyecanlandırmayı başarmıştım, güzel..
"tamam, haberleşiriz gene akşam o zaman? sen ajandana bakarsın o ara ;)"
"tamam tamam
* "
minibüse bindirip uğurladım,
normal şartlarda yan yana bile gelemeyeceğim bir hatunla, bir takım ince hesapların ve özel koşulların sayesinde bir buluşma ayarlamıştım
*..
ve işin garibi, kızın olanca güzelliği, benim olanca şanslılığıma rağmen, ne kalbimin bir kıpırtısı, ne de midemi hoplatan bir heyecan vardı üzerimde... resmen, sanki hissizleşmiş gibiydim... lan kız bile benden daha heyecanlı göründü, bütün o takılma, konuşma ve sözleşme süreleri boyunca..
benim bu kadar sakin olmamın sebeplerinde biri de " lan olum aman hatunu kaçırma lan fıstık gibi, aman ne dediğine, ne yaptığına dikkat et, karizmanı çizdirme" pgibolojisinin yerine, "lan işte normalde senin donunda sallayacak hatunla yan yana dolaşıyorsun amk..salak salak kendini kasacağına her anın tadını çıkar, giderse gider, olmazsa olmaz, sanki evlenecen aq.." pgibolojisinin almış olmasıydı.
evet, yani, zaten bu kızla uzun vadeli bir ilişki düşünülemezdi, görünüşünden anladığım kadarıyla, her türlü sosyo-ekonomik kriterde benden çok daha yukarda olma ihtimali son derece yüksekti, bunun yanında , bugün en zütü taklu, kolu kıllı hatunların bile peşinde en az 2-3 adam dolanırken, bu hatunun ki emekli maaşı kuyruğundan farksız olmalıydı aq...
o nedenle, kıza,
zorla yakalanabilmiş ve her an kafesinden kaçabilecek nadir bir hayvan muamelesi yapıp, sonunda gene kendimi üzmektense, zaten hiç benim olmamış ve tamamen zaman geçiriyormuş gibi düşünmek çok ama çok daha mantıklıydı,
diyorum ya, zira o da bana aşık filan olmuş değildi herhalde, bir süre birlikte gönül eğlendireceği, peşindeki kalabalıktan şansı olan bir adaydım sadece onun için bence..
işte bu yüzden çok rahattım beyler..hem de çok..
ve sanıyorum onu bu kadar etkileyen de bu rahatlığım oldu..çünkü o, karşısındaki erkeklerin ellerinin ayaklarının birbirine dolaşmasına ve ona prenses muamelesi yapmalarına zaten alışık olmalıydı -ki hak ediyor yani-... ben biraz farklı gelmiştim ona..biraz asi... biraz gizemli... hoş sohbet... biraz da karanlık-keşfedilesi-...
kadınlar keşfetmeyi sever, adım adım ilerlemeyi, bir bilinmezin peşinden koşmayı sever... gerçi tüm insanlık sever ya bunu... ama kadınlar daha fazla sever,
o yüzden diyeceğim odur ki, eğer bir kadına karşı ciddi düşünüyorsanız, delikanlılık yapıcam, sözümün eri olucam diye pat diye daha ilk buluşmalarda neyiniz var, neyiniz yok dökmeyin aq... bırakın sizi merak etsinler..ve bırakın onlar konuşsun...
kadınlar konuşmayı da sever..kendilerinden ve çevrelerinden bahsetmeyi...
onları dinleyin..ya da en azından dinliyormuş gibi yapın...
tahmin edeceğiniz gibi, kadınlar önemsenmeyi ve ilgilenilmeyi, her şeyden daha çok sever..
ilgiye aç, muhtaç, zavallı yaratıklar..