1. 1.
    0
    basmane’ye girerken doğruldu adam sûr üflenmiş gibi birden bire. eliyle iç cebini yokladı, sonra yanı eliyle kasketini çıkarıp yağ ve terden basılmış saçlarını karıştırdı, alnının terini sildi. “geldik mi? geçmiş olsun.” dedi. kalkıp kapıya doğru yürüdü, “geçmiş olsun. kolay gelsin” diye yanıtladım arkasından.
    metroyu, otobüsü kesmedi gözüm inince. atladım bir taksiye eve geldim. ağzımda tat yoktu, keyfim de gelecek gibi değildi. bornova’ya karşı dört bira içtim balkonda. sonra gidip yattım.
    öğlene doğru kalktım bugün. ağzımda aynı pis tat. bir sigara yaktım sonra, ağzımın kalayına kalay katsın diye. onu içerken aklıma fotoğraf geldi. ceketimin cebinden çıkardım, baktım uzun uzun. ne güzel, ne üzgün bir kadındı onca gülüşüne rağmen. ne kadar sıcacıktı. elimde hiç tanımadığım bir konsomatrisin fotoğrafıyla ablama ağlamaya başladım sonra. uzun uzun, hıçkıra hıçkıra, birini kaybetmiş gibi ağladım. yağmur dinince kalkıp giyindim. bornova’ya indim elimde fotoğrafla. bir fotokopicide büyütebildikleri kadar büyük bir renkli fotokopisini çektirdim. fotoğrafı rulo yapıp eve döndüm sonra. benim mature seven bir azgın olduğumu düşünmüştür fotokopicideki sırıtkan çocuklar muhtemelen.
    bir saat falan oldu eve geleli. girer girmez açtım fotoğraftan yaptırdığım konsomatris posterini. yatak odama, sabah uyanır uyanmaz baktığım duvara astım sonra onu. sol alt köşesinde, masaya denk geliyordu orası tam, bir not düştüm posterin:
    “canım ablam, seni çok özlüyorum.”
    ···
   tümünü göster