1. 1.
    0
    yengem anlattı sonra, kabristan dönüşü, mutfakta bir kuytu yakalayıp. kepsutlu evlenmemiş ablamla hiç. altı ay olmadan başka adamların koynuna sokmaya kalkmış annemin çilli kuzusunu. yapmam, etmem olunca da vermiş sopayı, vermiş sopayı. bitmemiş ömrünün dayağı, darbesi ondan sonra hiç. dikiş içinde, yanık, kegib, çizik içindeymiş her yeri zaten. annem fenalaşmış görünce gasilhanede. öyle böyle derken konsomasyona koymuş nihayetinde ablamı kepsutlu muammer. üç yıldır pavyonlarda, müzikhollerde, kulüplerde çalışırmış ablam. kepsutlu’dan sonra bir adam daha olmuş. hamile kalmış ondan. döve döve düşmüş çocuk, bir hafta on gün kadar önce. hastanede yatmış bir hafta, çok kan kaybetmiş. otele çıkınca da gelememiş kendine bir daha. sonrası malum olay. pavyonun ayakçısı anlatmış babamla abime bunları. morgda başında beklermiş, babacan bir ihtiyarmış. abim söylemiş yengeme de.
    o gece kalabalık, ağlamaktan yorgun düşüp bayıldı, evi olan evine gitti, köyden gelen köyüne döndü, ben uyuyamadım bir türlü. sabaha kadar kapının önündeki divanda sigara içtim. ablamı, konsomatris ablamı, pekekentlerden hamile kalıp çocuğunu düşürünce intihar eden ablamı affedemiyordum. huurluk etmesi, anne-babamı bunca üzmesi, başımıza bunları getirirken başına bunların gelmiş olması falan da değil. basbayağı beni ablasız bırakışını, bir daha hiç bir araya gelmeyecek olduğunu zaten bildiğimiz ailemizin bütünlüğünü bozuşunu, kendini öldürebilecek kadar aptal oluşunu sindiremiyordum. “her zaman bir çıkar yol bulunur, bulunmaz mı?” diyordum.
    ···
   tümünü göster