1. 1.
    0
    i̇kinci evlilik haberini aldığımda üniversitedeydim. annem arayıp söylemişti, uludağ’ın ilk otobüsüyle dönmüştüm biga’ya. o zamanlar vardı. şimdi kalktı o, sefer yapmıyor biga’dan. assos’ta bir bara çalışmaya gitmişti ablam, kaltak arkadaşı gülfer’le. bar, bize denen tabii, babam çıldırmasın yine, “dul karının ne işi varmış oralarda?” diye. basbayağı gece kulübü. biliyorum neresi olduğunu da. adamın biriyle evlenmiş orda. ama şimdilik imam nikahı yapmışlar. adam evliymiş çünkü. oğlu üniversite sınavına girecekmiş bu sene, boşanacakmış, sınavı bekliyorlarmış. o zamana kadar imam nikahlı duracaklarmış ama. halamla gönderdi haberini ablam babama telefon üzerinden. “ne zaman boş bıraktıysam evlendi yahu!” diye anacaktı o günü babam seneler sonra rakı içerken. ama gözünün bebeği tutuşmuştu öfkeden o gün. ardından amcamı ve eli haydar tutabilecek, çağında bütün kuzenlerimi, esnaftan yakın ahbabı doldurup panelvanına, yarı saatinde assos’a inmiş, kulübü basarak prensesi kalenin zindanından kurtarmıştı. bir müddet kafamızı uzatmadık biga’da, camdan, kapıdan. saklandık ettik. gelen giden olmayınca döndük sonra eski düzenimize. enişte bey çok da bayılmıyormuş ablama dedik geçtik. ablam dayağı yiyip oturduğuyla kaldı. üç beş ay sürdü ablamın cezası. bakkala bile çıkartmadı ablamı babam. sonra kaşıkçıobalı’nın mobilya fabrikasında iş buldular ablama. yasak kırıldı. babam da yorulmuştu artık onunla uğraşmaktan. yaşlanıyordu, eskisi gibi değildi. biga’nın içinde kendi haline bıraktı bir müddet sonra onu. akşamları dışarı çıkıyordu, gülfer’le buluşuyordu. ses etmemeye başlamıştı babam. “gözümüzün önünde nasıl olsa, züt kadar yer biga.” diyordu anneme. sonra hastanebaşı’nda bir ev tutar oldular gülfer’le, annem de lütfenci olunca razı geldi babam. ayrıldı ablam bizden. çapındaki bütün anadolu memleketleri gibi, kaynayan bir kazandır biga. kolları bilezikten prangaya vurulmuş gibi şangırdayan, günleri günle, akşamları televizyonla geçen, misafirliğe giderken terliğini zütüren kadınların kendilerinden başka herkesin dedikodusunu herkesle yapabilecekleri, alevler içinde bir kazan. ve kocalarının. laf, söz gelmeye başlamıştı. daha düne kadar kimse anlamazdı biga’da iki genç dul kadının birlikte yaşamasını, evi çalıştırmıyorlarsa eğer. hala da çok yerde anlamazlar. anlamamışlardı da o zaman. aslı var mıdır yok mudur bilmem, gülfer’in bir sevgilisi varmış derlerdi. evliymiş adam, hemen her gece yoklarmış gülfer’i ama. i̇htiyacı neyse alır getirir, bırakırmış da. sonraları bir ahbabını da getirmeye başlamış. basbayağı, her akşam, şarkılı, gülmeli muhabbetler duyulurmuş mahallede. ablamın da günahına girdiler tabii. adam dediler, ablamı dediler, dost dediler. babamın kulağına getirilmiyordu bunlar. annem, halalarım anlatmıyorlardı. sağdan soldan duyuyor muydu bilinmez, elbet duymuştur bir şeyler ama. bana da anlatmıyorlardı. abimse hayatta karısından ve parasından başka bir şeyi umursamayan bir kazma olduğu için hiç müdahil olmamışt
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster