1. 2026.
    +19 -1
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hx

    masada, hafif esintinin üzerimde yarattığı ürpertinin de etkisiyle, kendimi kaptırmış, hülyalara dalmış bir şekilde oturuyordum..

    bu kez fazla hırpalamıştım kendimi..daha fazlasını yapmak yerine..bu kez daha ılımlı bir şekilde, hayatımı bir film makarası gibi önce geriye sarıp, sonra da izlemeye başladım..

    sahip olduklarım..yitirdiklerim, hiç elde edemediklerim gözümün önünden akıp giderken, koltuğuna yaslanmış, tuzu kuru bir eleştirmen rahatlığı ve gamsızlığıyla izledim hayatımı..aslında sadece dalmıştım, yani rahatladığım filan yok... bu dalgınlığın verdiği rahatlık duygusu ile, extacy nin verdiği mutluluk hissi birebir benziyor bence;

    ikisi de yapay..

    sahi, nasıl olmuşta becermiştim kendi kendimin ağzına bu derece sıçmayı? bakın bu sefer azarlamadan, sohbet eder gibi sordum kendime bunu..artık daha fazla zorlama, şiddet, savaş yoktu... daha fazla işkence yoktu...

    nasıl becermiştin tsigalko? anlatır mısın bana?

    nasıl olmuştu da, sadece 3 ay gibi kısa bir sürede, gök yüzünde süzülürken denize çakılıp, yer seviyesinin de altına inmeyi başarmıştın?

    3 ay önce..

    filmi 3 ay öncesine sardım..o geceye.."kamera, motor!"

    ... bir yanımda okan..kankam..kardeşim... can kardeşim..

    bir yanımda nilay... deli kız... küçük abla..

    mine nin yüzümde patlayan flaşını bir kez daha hissettim..nilay kulağıma fısıldamaya devam ediyordu "iyi kızdır mine..iyi kızdır..mine"

    sınıfın fıstığı ceylin kahve falımı yorumluyor, serhat bini komiklikler yapıp bizi güldürüyor, necati çaprazdan göz kırpıyor... tanımadığım..adını bile bilmediğim insanların tanışmaya can atan, hevesli bakışlarıyla bakışlarım kesişiyor..ortam, atmosfer, elektirikten cızırdıyor..sıcaklıktan kavruluyor... ben de soba önündeki minderlerin arasına kıvrılmış bir kedi gibi, dostlarımın ortasına kıvrılmış, bu güzel geceye, güzel duygularla eşlik ediyorum...

    ... okanı kaybediyorum... tolgayı ve mineyi kazanıyorum..dünyanın en güzel aşkını yaşamaktayım... mutluyum... mutlu olduğumu sanıyorum..bir sarsıntı geçirmişim evet, masadaki dostlardan biri artık sonsuza kadar eksilmiş benim için..ama hayat bileklerimi sıkı sıkı tutmuş, beni gök yüzünde uçurmaya devam ediyor... pes etmiyorum... sevdiklerim etrafımda...

    ... içerden, yeni bir düşmanla tanışıyorum... oldukça ciddi bir rakip gibi görünüyor..dış etkilerin veremeyeceği hasarları verebilecek kapasitede, ama şimdilik zararsız... hem, kim bozabilir ki yahu benim mutluluğumu ha? kim bozabilir? kim ne yapabilir??..yeni düşmanı pek umursamıyorum...

    ... savaşın içindeyim, nasıl oldu bilmiyorum ama bu hain hasmım, günden güne kendini kuvvetlendirerek, ruhumun ve kalbimin duvarlarını zorlamayı devam ediyor..aklımı dağıtmam lazım... düşündüğüm her an, biraz daha yaklaşıyorum çatışmanın merkezine..ve bazı dostlarım da, arkamdan işler çeviriyor...

    ... iyice çetinleşen bu anlamsız ve haince isyandan kurtulmak için spora ağırlı veriyorum... ben, bir sporcuyum..iyi bir sporcuyum ve bunu savaşta delinmez bir kalkan olarak kullanacağım... evet evet..bu beni kesinlikle güvenli limanlara çekecektir...

    ... basket maçlarını ard arda kazanıyoruz... biz bir takımız... gittikçe ünlenen bir takım hem de... mühendislik fakültesi, fen edebiyatın cool çocukalarını da mağlup ediyor... besyo ile oynayacağız...

    ... savaşda yenik duruma düşüyorum... ama olsun, başka bir cephe açtım... spora, güzel alışkanlığıma tutundum ve en kısa zamanda bu girdaptan kurtulmanın bir yolunu bulacağım... kesinlikle... takımımız harika... bana mrsiç diyorlar... inanabiliyor musunuz? bu ünvana layık olmak için elimden geleni yapmalıyım... ateşkes istiyorum..ölülerimi bile toplamadan savaş alanından, çekiliyorum..şimdilik...

    ... mühendisliğin cengaverleri... beden eğitimi ve spor bölümünü de ezip geçiyor... hayatımın en mutlu günlerinden biri... onlarca insan tribünden bana sesleniyor... mrsiç tsigalkooo! diye ismimi, lakabımı haykırıyor... !!!

    bir saniye ...

    basket maçı...

    insanlar..

    evet..

    hah... bu nasıl daha önce aklıma gelmedi ki benim?

    beynimde adeta bir şimşek çakmıştı beyler..evet..hala son bir kurşunum vardı, silahımın namlusunun tam da ucunda hemde...

    ya havaya sıkılacak ve tamamen beklenti dışı bir kurşun,

    ya da beni bu karanlıklara hapseden kaderimin taa alnına çakacağım bir kurşun...

    yutkundum... ikinci şık adına bir gelişme olması adına dua ederek, cebimden telefonumu çıkardım, bir kaç saniye sonra,

    o günden sonra sadece bir kez mesajlaştığım ayşenin (two) numarasını bulmuş, mesajımı yazıyordum...

    karanlığa sıkılan bir son bir kurşun...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster