1. 2001.
    +17 -1
    http://fizy.com/tr#s/1ah2hy

    ..kapıyı çarparak tuvalete girdim..kabinin birine kendimi attım..artık gözlerimden yaşlar boşalır bir halde, kabinin içinde öylece kaldım..hani böyle, hırstan ağlayan çocuklar vardır ya..kendilerini sıka sıka, bir "tısss" sesi eşliğinde, gözlerini iyice yumup ağlarlar..fısıltıyla..

    işte öyle ağlıyordum... bütün vücudum gerilmiş, kendini yırtmaya zorlar gibiydi..ellerimle saçlarıma yapıştım..uzun süredir kestirmediğim, şimdiki teodosic modeli saçlarıma..yapıştım..çekmeye başladım... bir yandan da ileri geri hıçkara hıçkara, tıslaya tıslaya ağlıyorum..ağzım burnum salya sümük içinde kaldı... aklımdan milyonlarca düşünce geçiyor, herbirini birbirine karışıp çorba oluyor..

    ben ağlamaya, sağa sola yuvarlanmaya devam ediyorum... duvarları dirsekliyorum... alnımı sürtüyorum... vuruyorum..tamamen bir sinir krizi içindeyim..

    bir andan sonra iyice başım döndü... mide bulantım arttı..dizlerimin üzerine çöküp alaturkanın içine kustum..

    bu istifra beni rahatlatmıştı biraz... genzim yanar, bazım sızıldar bir halde yavaş yavaş doğruldum..kendimden hıncımı almıştım. soluk soluğa, biraz daha kaldım kabinin içinde..sifonu çektim..sesleri dinleyip kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra kabinden dışarı çıktım..lavaboya gittim..aynada gördüğüm ağzı burnu birbirine girmiş, kırmızı gözlü, çarşamba saçlı ve artık benle fiziksel olarak da alakası olmayan zebaniyle bakıştım...

    yüzüme, gözüme bolca su çarptım..ensene..oradan akan damlalarla ta donuma kadar..

    sanki üst üste üç halı saha maçı yapmışım gibi bir yorgunlukla, yalpalayarak çıktım tuvaletten..üzerimdeki, epeyce ıslak (yer yer sümüklenmişti..yıkamak zorunda kaldım oraları) gri montumun fermuarını köküne kadar çektim..çoktan derse başlanmış olan amfi yerine, biraz bahar havası almak için bahçeye çıktım.. ve bir kez daha etrafımda cıvıldayıp duran insanlara, ben böyle ölmekteyken nasıl olupta bu kadar neşeli olabildiklerine dair lanetler ettim...

    çok zor günler geçirdim beyler..zor günler..zor saatler..her biri bir yıl gibi gelen saatler... bitirmiştim kendi kendimi..her şeyimi kaybetmiştim... bütün arkadaşlarımı... bir zamanlar sevdiğimi sandığım kadını... belki tüm geleceğimi...

    yalnızlık, 18 yaşındaki bu yaş fidana çok ağır gelmişti... köküme kadar eğmişti beni... incitmişti...

    şimdi diyorum ki..iyi ki de yapmış..iyi ki de kaderim yaşatmış bunları bana... utanmıyorum geçmişimden..utansam, tüm sosyal platformlar arasında en yüksek "taşak geçebilite" katsayısına sahip olan inci sözlükte paylaşmadım zaten...

    utanmıyorum... keşke, hiç demiyorum.

    çardaklardaki boş bir masaya yığıldım... geriye yaslanıp baharın esintisini az önce soğuk suyla dağladığım yüzümde hissettim... hala hissedebiliyor olmam, ne tuhaf... ve hayatın her daim sizi kendine bağlayacak bir şeyler üretmesi de öyle...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster