1. 2001.
    +17 -2
    http://fizy.com/tr#s/15202k

    odanın içinde dikildi, salak salak gerinir gibi filan yaptı böyle bi, eli ayağı karışmıştı onunda..ben, niyeyse suçlu hissederekten, sanki özür diler gibi,

    "sızıp kalmışız ya * " dedim, sıkkın bir gülümsemeyle..

    bu pek gülümseme gereği duymadan,

    "aynen" deyip esnedi..sonra hızla odadan dışarı çıktı..ben de iyice şaşırmış bir halde koltukta doğruldum, dirseklerim dizlerimin üzerinde, ellerim boynumda öyle dengemi bulmaya çalıştım, neyse bu kısa süre sonra döndü,

    "kahvaltı yapalım?" dedi, az önce ki durumu tamamen atlamıştı kendi kafasında..eh o atladıysa ben de atladım..tecavüz etmedik ya aq..

    valla ne yalan söyliyim, midem filan tak gibi..o kadar alkol, üzerine kahveler bilmemneler..bir şeyler atsam ağzıma hiç fena olmazdı, yine de kibarca,

    "uraşma ya?" dedim,

    "yok yok hemen ayarlarım" deyip bir kez daha gözden kayboldu.

    ben e o ara banyoyu bulup bir işedim (ufaklığı azarladım o ara * ), elimi yüzümü yıkadım..tam çıktım bu da koridorda, beni çağırmaya geliyormuş,

    "tamam, çay da koydum hadi gel."

    geliyorum gibisinden gözümü kırpıştırdım..odaya gidip gece sıcak olunca çıkardığım montumu da sırtıma alarak mutfağa geçtim..

    masa iyi sayılır, hatta bariz iyi..ev işte aq ne güzel hayat..kurabiye gibi bir şey var, peynir var, reçel gibi şeyler var..bardaklarda sallama çaylar..

    bir yandan da ocağın başında uraşıyor,

    "tost da yapıyorum hemen iki dakkada" deyip o sabah ilk kez hafifçe gülümsedi,

    "yo vollo gorok yok" dedim ağzımda kurabiye olduğu halde,

    "canım istedi ya, kendime yapmışken sana da yapıyorum işte * " dedi, tekrar gülümsedi, ama bariz canı sıkkın..

    neyse, kaşarlı tostlar da geldi, masaya oturdu nihayet..

    bir süre konuşmadan yedik..arada göz göze geliyoruz..sıkıntılı... e ben de sıkıntılıyım aq..sanki ben çok mu havamdayım..

    belli ki, az önce geçiştirdiği konu hakkında yorum getirmek istiyor, konuşacak ama, nereden gireceğini bilemiyor gibi..erkek olarak, yardımcı olmam gerekiyor gibi hissettim,

    "sızmışız ya " dedim tekrar salak salak gülümseyerek... ne yapayım aq, o şartlarda elimden gelenin en iyisi..

    sıkkın bir şekilde gülümsedi o da yine, "evet.." dedi..

    ben ortamın içine girdiği gibindirik havayı kurtarmak adına son bir hamle daha yapıp, espirik bir şekilde,
    "sahi sen dün akşamı hatırlıyor musun ya?" deyip muzur muzur güldüm,

    "sen hatırlamıyor musun yoksaa??" deyip yarı şaşırmış, yarı güler halde yüzüme baktı..evet o sıkıntılı hava biraz dağılmıştı..

    "valla en son senin söylediklerinin ninni gibi geldiği, uyumak üzere olduğum bir an var kafamda..ondan sonrası karanlık.." deyip gülümsedim..

    "aynen... ben de dalmışım o ara..sonrada işte..sabah..uyandık yani.." deyip yine sıkıntılı bir şekilde dudak büktü..

    yine rahatlatıcı etki yaratmam gerekiyordu... lan kendimi okaliptus pastilleri gibi hissediyorum..ha bire rahatlat aq..devamlı rahatlat..sen ne olacan?

    "sorun değil ya.." dedim.."yani, sence de?" deyip sorar bir şekilde baktım yüzüne,

    nihayet artık yeterli zemini bulmuş olmalı..

    "ya kusura bakma cidden..o şekilde..ne bileyim..kötü kız gibi hissediyorum kendimi... "

    "ohoo yok artık" deyip yalandan bir kahkaha attım.."cidden, bence bir sorun yok. sence de olmasın yani"

    "anladım..sağol..ya ne bileyim, öyle, yakın arkadaşının şeyiyle filan..öff..neyse ya.." deyip yüzünü yanaklarının arasına aldı..pikacu gibi bakmaya başladı..

    ben yine gülerek,

    "bak gerçekten öyle bir şey düşünmeye gerek yok..olur böyle şeyler (nah olur)... ben, teşekkür ederim aksine, derdime ortak oldu.."

    "aynen..ben de" deyip güldü,

    "bira dahakine o kadar içmeyiz" deyip göz kırptım..o da zoraki gülümsedi..

    bir daha ki olmayacağını ikimiz de iyi biliyorduk..

    kahvaltıdan sonra beni geçirirken sarıldık..ben yine iyi dileklerimi tekrarladım..o da hala bir takım vicdan azaplarının etkisi altında, yarı özür, yarı teşekkür şeklinde bir şeyler geveledi..

    beş dakika sonra kordonun yalancı güneşi altında yurduma doğru yürüyordum..yolum epey uzundu..kendi kendime düşünecek ve yorumlayacak epey zamanım var demekti bu..

    bilmediğim bir evde, ne derece tanıdığımı bilmediğim bir insanla bir başka gece daha..bu iki olmuştu aq..

    lan anam babam okuyayım diye yoluyor, duysalar giberler... hani sanki kız çocuğumusun aq? diyeceksiniz de, ne olursan ol kardeşim..üniversitede ilk yılın, anan seni daha yurda teslim etmeye zütürürken bile ağlamış etmiş..ananen hala tatil dönüşü gözü yaşlı uğurluyor..baba desen, çaktırmadan devamlı asayiş kontrolünde..

    ben onların biricik oğluyum... elbebek gülbebek yetiştirdikleri çocukları... ve şimdi onca yıl sonra, evden uzakta oluşumun her saniyesi onlara ayrı koyuyor olmalı..kolay mı? sen büyüt, yetiştir..e işte artık kuş yuvadan uçuyordu bile yavaş yavaş..bir süre sonra da kendi yuvasını kurmak için tamamen ayrılıp gidecekti işte..bu daha başlangıçtı... dayanılması gereken ayrılıkların başlangıcı..

    elifle olan gecemizi düşündüm..allahı var, beklediğimin 10 misli iyi geçmişti..içimi döktüğüm ve özellikle de beni anlayabilecek biriyle konuştuğum için mutluydum. eminim ki knouştuklarımızın gerekli kısımları mine ye de sirayet edecekti..belki o da daha az üzülmeye başlayacaktı böylece...

    gece yaşanan karambolünde (artık her ne idiyse) sonunun kötü (en azından elif için) bitmemiş olması da iyi bir şeydi..

    ha diyeceksiniz, "yok şöyle gibseydin ya, böyle kaksaydın ya" diye..beyler kusura bakmayın ama onu orada yapabilecek ciğerde adam çok çok azdır... aslında onu yapabilmekte bir ciğer meselesi değil, ciğersizlik meselesidir ya, neyse..

    ne olursa olsun, sonuçta benim eski sevgilimin bir yakın arkadaşıydı bu kız..olmazdı..racona yakışmazdı... ilk hareket ondan bile gelmiş olsaydı (ki bu ihtimalleri daha onu evine zütürmeyi konuştuğumuz andan itibaren hesaplamıştım- evet kendimle çelişiyorum-) tutabildiğim kadar kendimi, tutar, kolayca oyununa dahil olmazdım..

    hele bu sabahki o dağılmış halini gördükten sonra, "iyi ki de öyle ciddi bir şey olmamış lan" dedim..düşünsenize o sabah, çırılçıplak, yatakta uyandığımızı? bu alt tarafı kucakta uyuma meselesinin bile bu derece gerginlik ve sıkıntı yarattığı düşünülürse, o durumunun sabahında olacakları tahmin bile edemiyorum..

    gerçi bana bir gibim olmazdı her halde hamile kalmadıktan sonra... ama zaten yeterince parçalanmış hayat vardı etrafımda..birininkini daha tuzla buz etmeye gerek yoktu.

    bir yanım, kendisiyle gurur duyarak, derinlerde, bin ve şeytani diğer yanım "kafana sıçayım senin godoş" diyerek, nihayetinde yurda varmıştım.

    hala ne kadar da iyi bir çocuk olduğumu görüyorsunuz değil mi? ne kadar düşünceli ve vicdan sahibi..bütün kırılmışlığına rağmen..

    hala *

    bir süre daha..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster