1. 1.
    0
    Niçin Heideger? diye sorulabilir. El cevap. Çünkü gündeliği, gündelik yaşama dair diğer büyük düşünürlerin pek de itibar etmediği şeyler üzerine yazar. Akademik Felsefenin artık unuttuğu modası geçmiş şeyler üzerine... Ölüm gibi mesela. Varlığın anlamı gibi. Koku, endişe, zaman, hiçlik, dünyada olmanın anlamı vs...

    Mistik bir havası da vardır esasında ve bu bakımdan biz doğululara yakın gelebilir. Herhalde Japonlar bu yüzden çok seviyor onu. Dolaylı konuşmayı sever bizim gibi. Zaten Varlık Ve Zaman diğer kitaplar gibi kategorileri yasaları odağa almaz. Her günkü içine düştüğüm şeylerin hikâyesini anlatır. Konuşur gibi anlatır hem de. Ama bu onun kolay anlaşılır şeyler söylediği anldıbına gelmez. Yeni bir felsefi dil kuran düşünürlerdendir Heideger. Ondan birazcık tat alabilmek için epey bir zaman ne söylediğiyle, o çetrefil diliyle düşüp kalkmak gerekir. Hele de benim gibi Almanca’ dan bihaber garipler için durum daha da müşkildir.

    Katolik bir aileden gelen adamımız tanrıya inanmıyor ama öyle bir Varlık’tan bahsediyor ki sonunda bu bizim inandığımız – ya da inanmadığımız – bir Yüce bir Varolan’a gelip dayanıyor. Tabi bu benim yorumum. Elbetteki Heideger buna karşı çıkıyor. Gerçi Der Spigel’de yaptığı röportajda ‘bizi ancak bir tanrı kurtarabilir... ’ diyorsa da.

    Hep Varlık, Varlığın anlamı deyip duruyor sayfalar ve sayfalar boyu ama bunun ne anlama geldiğini söylemiyor. Ya da ben anlamamış olabilirim pekala, en iyisi siz bir bilene sorun, derim.

    Varlık Ve Zaman Platon’un Sofist kitabından bir alıntıyla başlıyor:
    Hadi buradan yakın şimdi. Mesela Platonu okumuş olmanız lazım en azından. Daha ilk adımda çelme yiyoruz.

    Benim gibi lafı fazla uzatanlara karşı hınç duyan biri için aslında Heideger yanlış bir seçimdir.

    Rüdiger Safranski yazdığı biyografi de onun için ‘ yolları uzatmakta ustadır.’diyor.

    Neyse yola koyulduk bir defa. Hem şunu açık yüreklilikle ifade edeyim. Bir filozofu okumak onu yanlış anlamaktır sonunda. Hele söz konusu Heideger ise bu herkes için böyledir. Onula ilgili yazılanlara baktığımızda bu duvara toslarsınız.

    Zaten ‘Hiçbir şair gibi hiçbir düşünür de bizzat kendi kendini anlamaz. O halde nasıl oluyor da başka biri bir düşünürü bir şairi anlamayı aklından geçirebiliyor.’

    diyen biri var sahnede.

    Yani efendim onu anlamıyor veya yanlış anlıyorsak mazuruz.

    Evet. Yanlış da olsa bir şeyler yazabiliriz artık.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster