1. 1.
    0
    oligarşi olarak anılan, daha sonra devlet kapitalisti, stalinist ya da bazı troçkistlerin dediği gibi “yozlaşmış işçi devleti” de denilen zümre tarafından kontrol edildiğini iddia ederler. troçkistler stalinist ekonominin, sosyalist ekonominin şartlarından birini yerine getirerek, ekonomiyi devlet kontrolü altına aldığını söylerler, ama onlara göre devletin işçiler tarafından demokratik olarak kontrol edilmesi gerekliliği yerine getirilmemiştir. birçok sosyalist, bu iddianın genel hatlarına katılır ama ekonominin devlet tarafından idare edilmesi gerektiği yönündeki düşüncenin gözden geçirilmesi gerektiğini söylerler. dahası, birçok sosyalist sovyetler birliği ve ona destek veren devletlerin, sınıfları ortadan kaldırmayı düşünürken, ekonomiyi kendi çıkarlarına göre yönlendiren, en azından yönlendirmeye çalışan yeni bir yönetici sınıf ya da nomenklatura ortaya çıkardıklarını iddia ederler.
    soğuk savaş sırasında sovyetler birliği ve ona destek veren devletler kendi ekonomilerinin “fiilen varolan sosyalizm” (varolan sosyalizm/gerçekten varolan sosyalizm) olduğunu öne sürdürler (herhalde varolan diğer sosyalizm teorilerine karşın, kendi sosyalizmlerini savunmak için). bu dönemde başkaca sık kullanılan bir diğer terim de reel sosyalist/gerçek sosyalist terimiydi. bu terimler, bu ülkeleri yöneten partilerin dışında olanlar tarafından kullanıldıklarında genellikle tırnak içinde ve hafif bir ironiyle kullanıldılar.
    geçiş olarak sosyalizm [değiştir]

    marksistler ve diğer sosyalistler genellikle sosyalizm kelimesini yukarıda açıklanan anlamlarda kullanmakla birlikte, bu kelimenin marksist kullanılışında başka bir özellik daha vardır. karl marx, tarihsel materyalizm açıklamasında sosyalizmi toplumun kapitalizmden sonraki, komünizmden önceki aşaması olarak değerlendirir. marx böyle bir toplumun nasıl özellikler taşıyacağı konusunda net değildir fakat inancında ve komünizme doğru dönüşürken, devrimci sosyalizmin kapitalizm üzerinde kazanacağı zaferde ısrarlıdır.
    marx, analizlerinde 5 tane toplum biçimi saptamıştır. bunlardan ilki komünal toplum, sonuncusu ise komünist toplumdur. komünist toplum marx'a göre ikiye ayrılır: sosyalist toplum ve komünizm. i̇şte sosyalist toplum, marx'a göre komünizmin birinci evresi yani alt evresidir. komünizm ise komünist toplumun üst ve son evresidir.
    marx, sosyalizmi var olan devlet formlarına artık ihtiyaç duyulmadığı, sınıfsız komünist topluma geçiş aşaması olarak düşünür. engels’e göre, sosyalizmin temsili demokrasisi ortadan kalkar ve yerine komünizmin doğrudan demokrasisi gelirken; ekonomik yaşam özgürlük ve eşitlik temeli üzerinde yeniden düzenlenecek, devlet herhangi bir devrime ihtiyaç duymaksızın kendi kendine sönümlenecektir. bu sınıfsız, devletsiz toplumu nihai hedef olarak belirlerken, marksist düşünce ve anarşizm benzeşmektedir. bununla birlikte, anarşistler devleti bir gecede yok etmek isterlerken, komünistler bunun giderek sönümlenen yavaş ve aşamalı bir süreçte gerçekleşmesini beklerler.

    çin halk cumhuriyeti’nin bayrağı
    bu sosyalizm tanımlaması özellikle çin halk cumhuriyeti’nin resmi ideolojisinin anlaşılması açısından önemlidir. çin komünist partisi sınıf çatışmasının çin’i zaten sosyal gelişimin sosyalist evresine ittiğini iddia etmektedir. bu yüzden ve den xiaoping’in olgulardan gerçeği olgulardan hareketle aramak teorisi nedeniyle, “çalışan” herhangi bir ekonomik sistem kendiliğinden sosyalist bir politika olarak nitelenmektedir; bu nedenle “çin tipi sosyalizm”in ne olduğuna dair herhangi bir çerçeve çizilememektedir.
    sosyalizm ve karma ekonomi [değiştir]

    karma ekonominin en yaygın tanımı, doğal kaynaklar ve kamu hizmetleri üzerindeki kamu mülkiyetinin sınırlandırılmasıdır. bunun temel mantığı, doğal kaynakların ortak mülkiyet olduğu ve kamu hizmetlerinden bazılarının (ya da hepsinin) doğal tekeller oluşturduğudur. (örn: elektrik ve su kaçınılmaz olarak tekeldir)
    kimileri karma ekonomideki sosyalist yaklaşımı genişleterek, kapitalistlerin toplum üzerinde denetim kurmasına yol açabilecek hayati önemi olan herhangi bir sanayi alanından ya da güç dengesizliği yaratabilecek büyük zenginliklerden uzak tutulması gerektiğini düşünürler. ulusal savunma ya da egemenlik konusunda da benzer düşünceler vardır. birçok kapitalist ülke en azından geçmişte çelik, otomobil, uçak sanayisi gibi kilit önem taşıyan sanayileri ulusallaştırmıştır. örneğin harry s. truman kore savaşı sırasında çelik fabrikalarını ulusallaştırmıştır. bu fabrikalar abd yargıtayı’nın emriyle özel mülkiyete aktarılmıştır.
    tüm sosyalist düşünürler serbest pazar ekonomisinin bir süre sonra mutlaka belirli bir azınlığın yararına ama çoğunluğun zararına işler hale geldiği konusunda hemfikirdirler. özellikle komünistler kapitalizmle herhangi bir uzlaşmanın gerçekleşebileceğini reddederler. onlara göre zenginliğin özel birikimine izin veren herhangi bir ekonomik sistem özünde adaletsizdir ve kapitalistlere (kendi sermayesi olan ve kontrol edenler) eşitsiz gelişim ortamı sağlamaktadır. kendilerini sosyalist olarak tanımlayanların az bir kısmı, üretim araçlarının planlı bir şekilde özel mülkiyete devredilebileceğini söylerken, diğer sosyalistler bu konuda fikir ayrılığındadırlar. bazıları zenginliğin daha eşit dağıtılabilmesi için kapitalist piyasa koşullarının işleyişini kullanabileceklerini iddia ederken, diğerleri de bu dağıtımın eşitliğini garanti altına almak için tüm mülkiyetin kamulaştırılması gerektiğini söylerler. birçok sosyalist özellikle temel ihtiyaç malzemesi olmayan mallarda, arz-talep dengesini ayarlamanın piyasa koşulları mekanizmaları olmadan çok zor olduğunu bilmektedir. bazıları ılımlı bir piyasa sosyalizmi modeli ortaya koymuşlardır; buna göre bir market vardır, ama üretim araçlarının mülkiyetine sahip bir sınıf yoktur.
    ayrıca bakınız [değiştir
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster