ortam bir andan değişmişti,
yasaklı konularına mı girmiştim? söylememem gereken bir şey mi söylemiştim?
hayır.. ortam değişti ama konu değişmedi.. malum ben ayşen in usta manevralarına alışmışım, bu duygusallıktan bizi koparacak bir şey bekliyordum, ama yapmadı..
işte o an bu özel masanın büyüleyici atmosferinin kendisi göstermesi için birebirdi.. sadece o ve ben vardık..o an o kafede..o şehirde.. hatta belki de bütün dünya üzerinde.. sadece ikimiz.. bizim sözlerimiz, bizim bakışlarımız, hala tavla oynamaya çalışan utangaç ve beceriksiz ellerimiz..
tavla o saatten sonra mundar oldu beyler zaten..
göz göze gelmiş, derin mevzular hakkında neredeyse fısıltıyla..ve heceleyerek konuşuyorken.. ortalık mortal kombat ın "finis him" leri gibi kop koyu olmuştu.. başka bir şeyi ne görmek ne de duymak istiyorduk o an..
"ben..bu konularda pek iyi değilim aslında" dedi..
gene o umursamaz, uçarı gülümsemesini takınır sandım.. yapamadı..buruktu yüzü..
"üniversitede kimseyle çıkmadım henüz" işte bu sefer gülümsemeye benzer garip bir ifade oluşturabilmişti yüzünde,
ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..
kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor olması lazımdı, ama sonra,
"sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."
sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni inandırmıştı da...
beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış demektir (kezban değilse tabi).
ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..
çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,
öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..
.
.
"neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine, ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..
"bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan
* "
bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,
"orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"
"doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"
"ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"
artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.
elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..
gülümsedi.. gülümsedim..
beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını okumak ister gibi bakıyordu..
anlamıştım beyler,
bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.
iki yalnız,
ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi kovalayan iki insan..
o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,
yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?
mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız olduğu anlamıştım o akşam..
ve o,
hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o konuştu..
o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler.. öyle betimlemeler..
öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..
işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..
kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız..