+1
@136 karabasanın yüzünü görürsen ölürsün cümlesine takıldım ben. zira bu bir yalan. hatta karabasan'la güreşip sırt üstü devirirsen bir daha sana musallat olmazmış diye de bir inanç var. bu da saçmalık. şapkasını almak mı? heh heh
bakın size birşey anlatayım. daha önceki entry'mde 4 yaşımdan beri hayatımın gibildiğini söylemiştim. constantine'in çocukluğu gibi geçti beyler çocukluğum. ergenlikte ciddi ciddi şizofren olduğumu düşündüm ve kapatılmak isteğiyle doktora bile gittim amk. "şizofren falan değilsin hayalgücün geniş" dedi yolladı. ama o bile sabah kalktığımda sırtımın heryerinde olan ve öğleden sonra hiç iz bırakmadan kaybolan çiziklere anlam veremedi. "belki alerjidir, cildiyeciye görün" dedi. ve bunlar inanın devede kulak kalır.
neyse, bana çok sık karabasan gelirdi eskiden. öyle ki kabuslar ve karabasanlar artık hiç etki etmiyor. kıçımı kaşıya kaşıya uyumaya devam ediyorum amk. bundan 8 sene önce, bir gece yine üzerimde bir ağırlık hissettim ve kendi kendime "hah karabasan geldi yine amk" diye geçirdim. daha önce pek çok formda görmüştüm. elimi ayağımı tutan ufak çocuklar, gözleri olmayan babannem vs. vs. kafamı kaldırıp hafifçe, baktığımda bu sefer hiç alışık olmadığım birşey gördüm. ki burada ek bilgi veriyorum, ben somut şeylere ve bilime inanıyordum bu kadar şey yaşamış olsam da... herneyse, bu sefer böyle siyah dumandan tel tel kılları olan tuhaf birşey vardı göğsümün üstünde. hani kanepeye vs. vurursunuz da toz öbekleri uçuşur ya... işte öyle siyah tozların, dağılmayıp bir form oluşturduğunu, ama sanki böyle kılları olduğunu da düşünün. kapkara bir kurtadam falan gibi... tam tarif edebildim mi bilmiyorum...
o güne kadar ne elimi ne kolumu oynatabilirdim karabasan geldiğinde. ama o gece ne olduysa amk, elimi kaldırdım yavaş yavaş. ben kaldırdıkça elimi, daha da çöküyordu göğsüme. zaten sıçar pozisyonda oturmaktaydı arkadaş.ve sonra parmaklarımla dokundum. dokunur dokunmaz içine girdi parmaklarım amk. böyle çok yoğun kılların arasında, sıcak ve vıcık vıcık birşeydi. hatta arkadaşlarıma şakayla karışık "kış boyu traşlanmamış, sulu genç kız amcığı gibiydi" derim amk. ama harbiden öyleydi.
ben dokununca direkt yokoldu amk. uzun süre de karabasan falan gelmedi.
sonra aradan 3 sene geçti, en yakın arkadaşım bir kursa gidiyordu. oradan bizden belki 1 yaş büyük bir elemanla tanışmıştı. getirdi eve, ben de gittim. muhabbet ediyoruz amk. öyleydi böyleydi derken konu yine bu olaylardan açıldı. çocuk orada şunu dedi; "iki gece önce oturdu göğsüme. böyle siyah dumanlı gibi ama sanki duman değil de kılları var gibiydi. nasıl oldu bilmiyorum birden bileğini tuttum ve elim içine girdi sanki... vıcık vıcık amk böyle reçel gibi falan"
sonra aradan 1 yıl geçti. biz bu elemanla bir cafe'de oturuyoruz. amatör müzisyenler gelmiş, çaldılar falan filan. program bitince aldık masaya. elemanlar belçikalı. bütün gece konuştuk. acayip hoş sohbet tiplerdi. biralar içildi, sigaralar sömürüldü. gecenin bir yarısı artık muhabbet korkunç olaylara döndü. öyle böyle derken karabasan olayını anlattım. "boogeyman der amerikalılar" falan dedim. japonlar "beyazlı kadın" derler falan filan... eleman eliyle 1 saniye der gibi yaptı. bir kalem çıkardı çantasından ve peçetenin üstüne, yatan bir çöp adam çizdi. ve üstüne "that's me" yazdı (bu ben). sonra göğsünün üstünde ise sıçar pozisyonda oturmuş bir çöp adam daha çizdi ve her yerini karaladı, postu var gibi. üstüne de "that's boogeyman" (bu karabasan) yazdı. sonra dedi ki "it was dark, smokey, hairy, warm and juicy. i know because i touched" (karanlık, dumanlı, kıllı, sıcak ve ıslaktı. biliyorum çünkü dokundum)
böyle işte panpalar. sazan.avi falan yapmıyorum zira ne benim sizle ne sizin benimle bir alakanız yok amk. yapsam ne gibime yarayacak? ama yorumları size bırakıyorum. bir antalyalı, bir istanbullu ve bir belçikalı aynı şeyleri yaşamış ve tarif ediyor. buna da hurafe diyenin zütünü giberim.
Tümünü Göster