1. 26.
    0
    Deniz Gezmiş ve arkadaşları,
    uğruna öldükleri Marksist-Leninist
    düzeni kurmak için silahlı
    profesyonellerden oluşan bir
    örgüte ihtiyaç duymaktaydılar. Bu
    işi kendisi gibi Filistin El-Fetih
    gerillâ kamplarında eğitim gören
    Yusuf Aslan, Sinan Cemgil,
    Alparslan Özdoğan, Hüseyin inan,
    Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nahit
    Töre tarafından kurulan THKO
    yapacaktır. THKO diğer Marksist-
    Leninist ihtilâlci sol örgütlerden
    farklı olarak, bir lider belirlememiş,
    liderin terörist eylemler esnasında
    kendiliğinden ortaya çıkmasını
    benimsemiştir. Kararların ortaklaşa
    alınmasını ve ortaklaşa
    uygulanması esasını kabul etmiştir.
    Şehir ve kır eşkıyalığını aynı anda
    benimseyerek bir arada yürüten
    THKO'nun şehirlerde banka soyma,
    fidye istemek için adam kaçırma
    gibi eylemleri "Deniz Gezmiş
    tarafından planlanıyordu."
    [2]
    Deniz Gezmiş tarafından planlanan
    bu hırsızlık olaylarından elde
    edilecek paralar Nurhak dağları
    başta olmak üzere kırsaldaki
    eşkıyaya gönderilecekti.
    "Denizlerin" en takdir (!) edilen
    özellikleri "emperyalizme" (!) karşı
    olmalarıdır(!). ABD emperyalizmine
    düşman ancak Marksizm-Leninizm,
    Sosyalizm ve Komünizme (Rus ve
    Çin emperyalizmine) dost olmak,
    emperyalizme düşman olmak
    anldıbına gelmez. Deniz Gezmiş lise
    yıllarından sonra bir an bile olsun
    ağzından düşürmediği "kahrolsun
    ABD emperyalizmi" sloganını "ne
    ABD, ne Rusya, ne Çin, her şey
    milliyetçi Türkiye için" sloganı ile
    taçlandırılabilirdi. Fakat
    bunu yapmayarak "yaşasın
    Marksizm-Leninizm, yaşasın Türk
    ve Kürt halklarının kardeşliği... "
    diyerek son nefeslerini verdiler.
    Oysa o dönemin en acımasız
    emperyalist devletleri ABD'yle
    birlikte Rusya ve Çin'den başkası
    değildi.
    "Türk ve Kürt halklarının"
    kardeşliğinden dem vuran ve
    aslında belki de bugünkü
    bölücülerin temel sloganı sayılan
    sözleri söyleyen, ABD emperyalizmi
    altında inim inim inlediğini iddia
    ettiği Vietnam, Küba, Kore,
    Kamboçya vs. için ağıtlar yakıp,
    Rusya ve Çin'i görmezden gelenler
    böyle yaparak emperyalizme
    düşman olunmayacağını
    bilmeliydiler. Eğer bugün kahraman
    yapılmaya çalışılan "Denizler" o
    yıllarda insanlık tarihinin gördüğü
    en barbar, en vahşi, en korkunç, en
    kanlı, en hayvansal vs. rejimi
    altında katledilen "esir Türkleri" de
    savunabilseydi, işte belki o zaman
    "Denizler" için antiemperyalist
    düşüncelerin yılmaz
    savunucularıydı denilebilirdi.
    Komünizm altında can çekişen
    Azerbaycan, Kırım, Kazak, Kırgız,
    Özbek ve tüm Asya Türkleri ile Irak
    ve Suriye gibi güdümlü ülkelerdeki
    Türk varlığı ağızlara alınmazken,
    ülkücüler bunları dile getiriyor ve
    "Denizler" tarafından "Faşistlikle"
    suçlanıyorlardı. Çin esareti altında
    "Çin işkencelerinin" en
    ölümcülleriyle tanışan Uygur
    Türkleri yok sayılırken, Sincan
    Özerk Bölgesi değil "Doğu
    Türkistan" dediğimizde yine bu
    kesim tarafından saldırılara
    uğruyorduk.
    Hadi bütün bunları geçelim, oralar
    uzak, "Denizlerin" siyasi ufku
    oraları anlamaya yetmezdi diyelim.
    Peki, Deniz Gezmiş ve
    arkadaşlarının en önemli
    eylemlerinden biri olarak kabul
    edilen ve 30 Ekim 1968'de
    Samsun'dan başlatılan "2.Milli
    Kurtuluş Savaşı" adlı yürüyüşte
    meydana gelenlere ne diyeceğiz?
    Samsun'da Atatürk anıtına çelenk
    konulması ile başlayan bu yürüyüş
    10 Kasım'da Anıtkabir'de sona
    erecekti. Yürüyüş güzergâhı olarak
    Atatürk'ün kurtuluş savaşında
    izlediği yol seçilmişti. Yürüyüşe 22
    öğrenci ile 2 işçi katılıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster