0
Deniz Gezmiş ve arkadaşları,
uğruna öldükleri Marksist-Leninist
düzeni kurmak için silahlı
profesyonellerden oluşan bir
örgüte ihtiyaç duymaktaydılar. Bu
işi kendisi gibi Filistin El-Fetih
gerillâ kamplarında eğitim gören
Yusuf Aslan, Sinan Cemgil,
Alparslan Özdoğan, Hüseyin inan,
Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nahit
Töre tarafından kurulan THKO
yapacaktır. THKO diğer Marksist-
Leninist ihtilâlci sol örgütlerden
farklı olarak, bir lider belirlememiş,
liderin terörist eylemler esnasında
kendiliğinden ortaya çıkmasını
benimsemiştir. Kararların ortaklaşa
alınmasını ve ortaklaşa
uygulanması esasını kabul etmiştir.
Şehir ve kır eşkıyalığını aynı anda
benimseyerek bir arada yürüten
THKO'nun şehirlerde banka soyma,
fidye istemek için adam kaçırma
gibi eylemleri "Deniz Gezmiş
tarafından planlanıyordu."
[2]
Deniz Gezmiş tarafından planlanan
bu hırsızlık olaylarından elde
edilecek paralar Nurhak dağları
başta olmak üzere kırsaldaki
eşkıyaya gönderilecekti.
"Denizlerin" en takdir (!) edilen
özellikleri "emperyalizme" (!) karşı
olmalarıdır(!). ABD emperyalizmine
düşman ancak Marksizm-Leninizm,
Sosyalizm ve Komünizme (Rus ve
Çin emperyalizmine) dost olmak,
emperyalizme düşman olmak
anldıbına gelmez. Deniz Gezmiş lise
yıllarından sonra bir an bile olsun
ağzından düşürmediği "kahrolsun
ABD emperyalizmi" sloganını "ne
ABD, ne Rusya, ne Çin, her şey
milliyetçi Türkiye için" sloganı ile
taçlandırılabilirdi. Fakat
bunu yapmayarak "yaşasın
Marksizm-Leninizm, yaşasın Türk
ve Kürt halklarının kardeşliği... "
diyerek son nefeslerini verdiler.
Oysa o dönemin en acımasız
emperyalist devletleri ABD'yle
birlikte Rusya ve Çin'den başkası
değildi.
"Türk ve Kürt halklarının"
kardeşliğinden dem vuran ve
aslında belki de bugünkü
bölücülerin temel sloganı sayılan
sözleri söyleyen, ABD emperyalizmi
altında inim inim inlediğini iddia
ettiği Vietnam, Küba, Kore,
Kamboçya vs. için ağıtlar yakıp,
Rusya ve Çin'i görmezden gelenler
böyle yaparak emperyalizme
düşman olunmayacağını
bilmeliydiler. Eğer bugün kahraman
yapılmaya çalışılan "Denizler" o
yıllarda insanlık tarihinin gördüğü
en barbar, en vahşi, en korkunç, en
kanlı, en hayvansal vs. rejimi
altında katledilen "esir Türkleri" de
savunabilseydi, işte belki o zaman
"Denizler" için antiemperyalist
düşüncelerin yılmaz
savunucularıydı denilebilirdi.
Komünizm altında can çekişen
Azerbaycan, Kırım, Kazak, Kırgız,
Özbek ve tüm Asya Türkleri ile Irak
ve Suriye gibi güdümlü ülkelerdeki
Türk varlığı ağızlara alınmazken,
ülkücüler bunları dile getiriyor ve
"Denizler" tarafından "Faşistlikle"
suçlanıyorlardı. Çin esareti altında
"Çin işkencelerinin" en
ölümcülleriyle tanışan Uygur
Türkleri yok sayılırken, Sincan
Özerk Bölgesi değil "Doğu
Türkistan" dediğimizde yine bu
kesim tarafından saldırılara
uğruyorduk.
Hadi bütün bunları geçelim, oralar
uzak, "Denizlerin" siyasi ufku
oraları anlamaya yetmezdi diyelim.
Peki, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının en önemli
eylemlerinden biri olarak kabul
edilen ve 30 Ekim 1968'de
Samsun'dan başlatılan "2.Milli
Kurtuluş Savaşı" adlı yürüyüşte
meydana gelenlere ne diyeceğiz?
Samsun'da Atatürk anıtına çelenk
konulması ile başlayan bu yürüyüş
10 Kasım'da Anıtkabir'de sona
erecekti. Yürüyüş güzergâhı olarak
Atatürk'ün kurtuluş savaşında
izlediği yol seçilmişti. Yürüyüşe 22
öğrenci ile 2 işçi katılıyordu.
Tümünü Göster