1. 176.
    0
    bu daha açığı : Yani, muhatap olduğumuzda, kalben : “HADi CANIM BÖYLE SORU MU OLUR?” dediğimiz cinsten.. Ama,bir kısım insanların, inanların AKLINI KARIŞTIRMAK, BULANDIRMAK iÇiN KULLANILAN BiR YÖNTEM ASLINDA BU..

    Ve maalesef; kısmen de başarı sağlanmış bir yöntem belki de.. Hiç olmazsa kafada SORU iŞARETLERi falan bırakacak konumda..

    Evet, inançsız kesimler tarafından Cenab-ı Hak hakkında “MANTIKSAL BiR DOĞRUYA OTURMAYAN” pek çok sorular üretilmekte..
    Mesela:
    “Allah, kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?”

    “Allah’ın canı sıkılmıyor mu?”

    “Herşeyi Allah yaratti. Peki Allah’ı kim yarattı” vs.

    Bu tür sorulara uzun uzun cevaplar yazmak yerine şu örnekle meseleyi anlamaya çalışalım.
    Meseleyi iyi anladığımızda, yukarıdaki sorular da CEVABINI bulmuş olacak zaten aynı doğrultuda..

    Bilgisayar içindeki bir entegre diğer entegreye soruyor:
    “-Ben 3 voltla çalışıyorum. Sen kaç voltla çalışıyorsun?”
    Diğer entegre: “-Benim voltajım 2,8” diyor.
    ikisi beraber merak ediyorlar:
    “ACABA BiZi DiZAYN EDEN MÜHENDiS “KAÇ VOLT iLE” ÇALIŞIYOR?” diye... 

    Halbuki, bilgisayar denilen sistemi yapanın, o sistemin dışında olması gerekir.
    Dizayn ettiği sistemin kurallarıyla KENDiSiNiN BAĞLI OLMAMASI lazımdır.
    KENDiSiNiN, TAMAMEN O SiSTEMiN DIŞINDA BULUNMASI ve O SiSTEME HÜKMEDEBiLMESi gerekir.. değil mi?
    Entegrelerin aralarında konuşup, dizayn edicilerini de KENDi TABi OLDUKLARI “BiR ELEKTRiK AKIMIYLA ÇALIŞMA KANUNU”na tabi kılmaları MANTIKLI ve MÜMKÜN DEĞiLDiR..
    SiSTEMi DiZAYN EDEN, SiSTEME KOYDUĞU KANUNA, KENDiSi MAHKUM DEĞiLDiR!!!
    ilaveten sistemin içinde, O SiSTEMiN KANUNLARINA TABi OLARAK YAŞAYANLAR, EĞER “BAŞKA SiSTEMLERLE” TANIŞMAMIŞLARSA, BAŞKA KANUNLARI ANLAMAKTA ZORLANIRLAR,.
    Hatta daha doğrusu ANLAYAMAZLAR...
    Mesela ENTEGRE DEVRELER sadece “ELEKTRiK AKIMI iLE ÇALIŞMAYI anlayabilirler. Kimyasal enerji, nükleer enerji gibi sahaların kanunlarını belki hiç anlayamazlar.
    Onların anladıkları sınır, DiZAYN EDiCi MÜHENDiSiN ÇiZDiĞi sınırdır..

    işte “YARATILMIŞ OLMAK” da bizim içinde yaşadığımız bu alemin bir kanunudur; tâbi olduğumuz kanunlarından biridir.
    Bu alem içinde her kim yaşıyorsa “YARATILMIŞTIR”tır.

    Şimdi bu alemin kanunlarına tabi olarak, içinde yaşayan birisi olarak, bizim kalkıp YARATICIMIZI BU ALEMiN KANUNLARINA TABi KILMAK; “ACABA BiZi YARATANI KiM YARATTI?” diye sormamız, yukarıdaki entegrelerin kendi aralarında konuşma misaline benzer. Değil mi?

    Yine buna benzer yukarıda da ifade ettiğimiz gibi anlamsız sorular ortalıkta çok dolaşir.
    Bu tip sorular, SiSTEMiN YARATICISINI, SiSTEMiN iÇiNE SOKMA, SiSTEMiN KURALLARINA TABi KILMA uğraşısıdır.

    Mesela “Allah kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir mi?” (haşa) yine böyle anlamsız bir sorudur.
    Bu anlamsız soru, sistemin kanunlarından birisi olan “ÇEKiM KANUNUNA”, O KANUNU YARATAN ALLAH’I TABi KILMA UĞRAŞIDIR.
    Yani yerçekimi kanununu Yaratanı, yine BU KANUNUN MAHKUMU gibi görmek yanlışına düşülür…
    Soru ile yapılmak istenen kıyas, çelişkili hükümlere dayandırılmıştır. Dolayısıyla, bu sorunun “iDDiA OLMA VASFI” yoktur.

    Meselâ “SONSUZDAN DAHA BÜYÜK BiR SAYI YAZILABiLiR Mi?” sorusu da, böyle çelişkili bir varsayıma dayanır. Bu sebeple HiÇBiR iLMÎ DEĞERE SAHiP DEĞiLDiR...
    Çünkü mantıksal olarak da; sonsuzdan büyük bir sayı olamaz ki, böyle bir soru sorulabilsin.
    Eğer SONSUZ; sınırsız bir büyüklüğün sembolü ise, hiçbir rakam, sonsuz ile kıyaslanamaz.
    Sonsuzdan büyük bir rakam düşünülse, o zaman da “SONSUZLUK GERÇEĞi” ortadan kalkar.
    Dolayısıyla, SONLU bir rakamın, SONSUZDAN BÜYÜK OLMA ÇELiŞKiSi ve iMKANSIZLIĞI ortaya çıkar.
    Bu soru da çelişkili kıyaslardan olduğu için MANTIKÇA ve iLiM BAKIMINDAN, HiÇBiR KIYMET iFADE ETMEZ..

    Soruyu soran kimse “BÜYÜKLÜK” kavrdıbını da yanlış yorumlamaktadır. NASIL MI?
    Allah’ın büyüklüğü YARATTIKLARINA KIYASLA ortaya çıkan bir “büyüklük” değildir.
    Bütün isimleri ve fiilleri SONSUZ OLAN Allah’ın zatı, hiçbir mahluka benzemediği gibi, büyüklüğü de mahlukatın büyüklüğüne benzemez, ölçüye girmez, tasvire sığmaz, takdirle bilinmez.

    Mahlukatın; yani bütün YARATIlMIŞ OLANLARIN büyüklüğü; BiRBiRiNE GÖREDiR.. ALLAHIN BÜYÜKLÜĞÜ iSE “SINIRSIZDIR; NiHAYETSiZDiR”

    Öyle ise; içinde yaşadığımız SiSTEMiN / ALEMiN, tamamen “biz içinde yaşayanları” bağladığını, ALLAH’IN iSE, BU KANUNLARA TABi OLMADIĞINI bilmek lazımdır..

    Bunu bilmekle kalmayıp, iÇiNDE YAŞADIĞIMIZ SiSTEMi DiZAYN EDEN ALLAH’IN MAHiYETiNiN “NE OLDUĞUNU” TAM OLARAK ANLAYAMAYACAĞIMIZI DA BiLMEMiZ LAZIM..

    Gayret gösterelim ama ANLAMA SINIRIMIZIN; ANCAK ALEMiN DiZAYNERi OLAN ALLAH’IN BiZiM iÇiN ÇiZDiĞi SINIR KADAR OLDUĞUNUN FARKINA VARALIM..

    "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi, 2:32.)

    “Asra yemin olsun ki, insanlar mutlaka ziyandadır.. Ancak; iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hep hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..” (ASR SURESi)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster