1. 26.
    0
    elijah'in tutkusu gerçekliğin irdelenmesiydi. ama o anda karsısındaki gerçeklik tümüyle yalındı. kaslarını
    çatan, gözlerini kısan, ağızlarını büzen ve burunlarını kıvıran on iki kisiye dikkatle baktı. her hareketin tek
    tek hiçbir anlamı yoktu, ama topluca bakılınca... đste elijah'in tanrı vergisi yeteneği o noktada devreye
    giriyordu.
    yüz hareketleri kodlama sistemi'nde eğitim almıs olan elijah, insanların yüzünü okumayı biliyordu. pgiboloji
    profesörü paul ekman tarafından 1976 yılında tasarlanan yhks, üç bin civarında değigib yüz ifadesi ve
    bunların gösterdiği duyguları belirlemisti. ekman'ın 46 farklı kas hareketini ya da 'hareket birimi'ni
    belgelediği 500 sayfalık el kitabını ezberledikten sonra insan yüzü elijah için kolay okunabilen bir kitap
    olmustu.
    đstemli, ama sahte bir 'pan-amerikan gülüsü', yani dudakların kenarlarını yukarıya kaldırmak (hb 12) ile
    istem dısı samimi bir 'duchenne gülüsü'nü, yani hb 12 ile birlikte yanağın kaldırılarak (hb 6) gözlerin
    kısılmasına neden olmak arasındaki farkı kolaylıkla ayırt edebiliyordu. korkuyu (hb 1, 2, 15, 20; kasların
    hem içi, hem de dısının kaldırılmasıyla birlikte dudakların basılarak uzatılması), tiksintiyi (hb 4, 9,17; alnın
    indirilip, burnun büzülmesiyle birlikte çenenin kaldırılması), kısacası insanın hissedebileceği her duyguyu
    okuyabiliyordu.
    yıllar boyunca insanların hislerini saklamakta da en az onları kontrol etmekte olduğu kadar zorlandığını
    öğrenmisti. ve onun gerçeği algılamasına izin veren de yaradılıstan gelen bu kontrol ekgibliğiydi. çünkü
    elijah, çoğu kisinin kabullenmeyi reddettiği bir gerçeği kalpten kabullenmisti: kisinin asıl efendisi zihni değil
    bedeniydi.
    schopenhauer ne demisti?
    der mensch kann was er will; er kann aber nicht ıvollen was er ıvill.
    kisi istediğini yapabilir; ama ne isteyeceğini isteyemez.
    elijah basını salladı. doğruydu bu. beden arzuları kontrol ediyordu, arzular da iradeyi. geri kalan her sey
    sadece kuru gürül-
    tüydü; bilinci kandırıp, bir köleden farklı olduğuna inandıran olgu belliydi.
    ···
   tümünü göster