1. 151.
    0
    …eğer bu bizim binaya ilk girişimiz olsaydı herhalde yine geçen seferkiler gibi koşar adım kaçardık, benim nefesimi tutuşum, burak abinin penyeme daha sıkı asılması (onun da fark ettiğinin göstergesiydi),
    en arkadan gelen bir iki adım sesi..ama hayır, ortada bir şey yoktu beyler, sakin kalmalıydık, daha da hızlı çarpmaya başlayan kalplerimizin (tabi bu mümkünse) gümbürtüsüne aldırmadan, sakince geri dönmek zorundaydık,

    muhtemelen kapının iç tarafından biri geçmiş olmalıydı, bu da bir süreliğine ışığı kesmişti, ya da bu epi topu bir sinek bile olabilirdi, o sırada deliğin önünden geçmekte olan.. ışığı kesen şeyin hemen yakınımızda, önümüzde olma ihtimalinin düşüncesi bile mideme kramplar sokmaya yeterdi,

    burada bu uzun cümlelerle ifade etmek durumunda kaldığım olaylar ise taş çatlasa 3-5 saniye içinde olup bitmişti,
    bir şekilde, sakin kalabildik, gerisin geriye ama ciddi anlamda hızlı adımlarla merdivenlerden inmeye başladık,

    dışarı ulaştığımızda kan ter içinde kalmıştık.. diğerleri hemen etrafımızı sardı, sorularıyla bizi boğmaya başlamışlardı ki,

    -“aga 2. katın zeminine kadar gittik, hatta ben kapıya da dokundum, işareti filan iyice yokladım, yarıklar çok derin”
    -“ya öyle bir şeyi kim çizer ki hacı?”
    -“cidden deli işi la”
    -“başka bir ne oldu lan, sucuk gibi olmuşsunuz”

    yukarda olanları bir çırpıda anlattık, artık paydos vaktiydi, evlere dağılmadan önce “kesin çok terledim diye azar yiyeceğim” düşüncesi geçti aklımdan, tuhaftır, bu beni biraz olsun korkutmadı..
    ···
   tümünü göster