1. 151.
    0
    …artık iyice kararmış sokağı arkamızda bırakarak, üçümüz, ben, burak abi ve yeni binlerden biri, apartmanın zemin katına giriş yapmıştık. artık aşina olduğumuz yarı karanlık zemini geçip merdivenlere yöneldik,

    ilk kat, parmaklıklar, aynı sahneler..ve ikinci kata çıkan merdivenlere adımımız attığımız anda başlayan zifiri karanlık.

    bu sefer en önde ben vardım, gidebildiğim kadar gitmeliyim diye düşündüm ve o güne kadar hiç olmadık şekilde (karanlığa rağmen) hızlı aştım ilk merdivenleri, ikinci katın ikinci merdivenlerine ulaştığımda artık tamamen körlemesine ilerlemeye başlamıştım, bir ara acaba bizimkiler arkamdan gelmiyor mu diye panikledim,

    ayak ve nefes seslerini duyunca kendimi toparlayıp devam ettim, 2. katın 2. merdiveninin yarısını geçmiştik ki sağ üst kısımda parlayın beyaz bir ışık, nokta kadar bir parlaklık dikkatimi çekti, “kapının göz deliği olsa gerek” diye düşündüm.

    birkaç adım daha tırmandıktan sonra, ilk kez ve son kez, bir aksilik olmaksızın apartmanın 2. katının zeminine ulaştık, burak abi “buradayız” diye fısıldayıp sırtıma, penyeme tutundu.

    artık beyaz ışıltı, tam karşımdaydı, biraz yukarımda, malum kapının önünde duruyordum, zifiri karanlıkta..bir iki adım attım, kapıya iyice yaklaşmıştım, eğer o an birine yakalanacak olsak, bizi ne ayak seslerimiz, ne fısıltılarımız ne de oradaki bedensel varlığımız ele verirdi, bizi ele verecek olan şey kaburgalarımızın altında tepinen kalbimizin gümbürtüleri olurdu herhalde..

    bizimkiler arkamda olduğu halde kapıya iyice yaklaştım, karanlığın içine doğru, titreyen elimi uzattım, fazla çabalamam gerekmeden kapıyla teması sağladım, ahşap, vernik yoksunu pütürlü zemini üzerinde elimi gezdirdim, işarete dokunmak istemiştim. nihayetinde onu buldum da,

    tıpkı tahmin ettiğim gibi, oldukça derin çizikler, yaramaz bir çocuğun asla açamayacağı türden derin, taşıma sırasında rastgele çarpan bir mobilyanın asla açamayacağı türden muntazam..

    “işarete dokunuyorum abi” diye fısıldadım, iyice parmaklarımla yokladıktan sonra, artık bu gece daha fazlasını yapamayacağımızı düşündüm, e adamın kapısını çalıp, “merhaba, biz dedektifçilik oynuyoruz, siz de bizim kötü adamımızsınız” diyemezdik ya.

    “geri dönelim, bugünlük yeter bu bize” dedim, tam o sırada, yine bizi yerimizden zıplatan bir şey oldu, merdivenlerin ortasından beri bize umut ışığı olan o beyaz parlaklık, saniyenin yarısı kadar bir süre için de olsa kaybolmuştu, bir gölgelenme..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster