+24
-1
nasıl geçtiğini o zamanların duygularıyla anlatmaya çalıştm.
ne güzeldi lan o günler. . .
Bazen skindirik bi günde . .kafandaki sana onemlıymıs gıbı gelen ama sacma olan sıkıntılarla baş başa kaldığın zaman . . bi an mutlu olmadığın geçer aklından. . yalnız kaldığında düşünürsün ya o günleri. . ve içindeki boşluğu o günleri düşünerek kapatmaya çalışırsın keske o hayatın her parçasının sadece oyun seni eylendirmek için olduğu o günlere. . ama yapamazsın ve daha güç nefes alır hale gelirsin.
Sadece hissettiklerin gelir aklına pasparlak bi güneşin ışıgında toz pembe saf temız hayellerın ve yasanmıslıkların. olduğu . . .
Bızım zamanımızda ; sokak diye bişey vardı lan. .şimdiki çocukların hiç sahip olamadığı bütün gününü sabahtan akşama kadar çizgi filme internete v.s teknolojik şeylere ayıran bunlarla kısıtlananların o keşfedemedikleri hayatın en aktif yaşama alanı olan sokaklar. .
Bütün o mutlu yaşantılarımız orda geçerdi. .bizim oyun bahçemiz bizim hayattaki ilhamımız yürüdüğümüz yolumuz okulumuz eğitimimiz ve yepyeni mutluluklara açılan ufkumuzun derinliklerindeki kapılar orasıydı sokaklar. .
Bizim zamanımızda benten yoktu milliyetin 29 kupona verdiği 3d hayvanlar alemi kart seti yoktu amk. .cipsi seçerken görünmemeye çalıştığımız gördüğü zamansa bi ton azar işittiğimiz bakkal amcamız vardı. . sabah erkenden gün ışıgını görünce yataktan fırlayıp odaya gecp herkez uyurken tv yi açıp pokemon izlemek vardı. .buyuk bı heycanla ızlerdık ve bıttıgı gıbı tasolarımızı cebımıze koyar sokaga atardık kendımızı. Mahallede uygun bı kaldırım bulup vakıt kaybetmeden başlardık oynamaya. .kazanırdık bıdaha oynardık ve bıdaha bıdaha . .geceye dogru evimize , kumarda mılyon dolarlar kazanmıs bırısının mutlulugunun kat ve kat ustunde cebımızdekı bı dolu tasoyle ve ıcımızdekı gazla gırerdık.. kımseye elletmezdık o tasoları gece uyurken yastıgımızın altına koyup ertesı gun oynıcagı oyunların kazanıcagımız karakterlerin hayalını kurarak dalardık uykumuza.
kaybettıgımız zaman durum farklı olurdu tabı kucucuk yuregımıze sıgdırdıgımız o buyuk tutkular bı anda o yasımızın verdıgı hırsa donmusurdu bı anda. kabullenemezdık bırısının bızden ıyı oynadıgını hatta hayır degıldıde. .kaldırım yamuktu eline çarpmıştı buyu yapmıstı hilebazdı. .mızıkıverırdık hemen yerıne koy lan o tasoyu bidaha atıcaksın sayılmaz. .ne kavgalar ederdik lan bu yuzden. .
benım cocuklugumun en belırgın objesi tasoydu binlerce anım gelır aklıma bunla alakalı. bunun dısında tabıkı mısket , tapa (gazoz kapagının ezilip taso halıne getirilmeye çalışılmış hali) nında hakkını yememek lazım. mahallede yazılı olmayan bi takvim vardı sanki. zaman dilimlerine ayrılıyodu bu sokaktakı oyunlar.bi zaman diliminde taso devri geliyordu. taso devrı bıtınce msket devrine geçiyorduk.en son ergenlıge yakın beybleyd vardı bide tabi. .
bizim zamanımızda ; getavayssan andresın son surumu yoktu. .super maryo vardı. butun mahalle toplanıp yenı yenı borulardan girip yeni yeni bölümlere erişmek gün görmemiş bölümlerine ulaşmak adeta oyunun içinde kaybolmak. .ve tam o sırada annemızın gelıp aterının tv ye uzanan kablosuna basıp butun oyunun ıcıne sıcması.e tabı bolum kaydetmede yoktu halıyle. Elsidi ekranlı internet kafelerde yoktu. yememizden içmemizden kesip aksama kadar annemizden aldıgımız bozuk paraların hepsıne jeton alıp bebesinden dedesine herkesin bulundugu ışıklı ateri salonlarında koca koca aletlerde stret faytır oynamak vardı.
Bizim çocukluğumuzda kalof dati 4 te yoktu. .her bir anı er raynı kurtarmak filminden bi kareymişcesine aklımda olan mahallede kim varsa toplanıp mahallenın en ucra dokuntu bolgesıne gıdip cepheler cephaneler hazırlanıp boncuklu tabancalarla saatlerce gunlerce suren çatışmalarımız vardı.o boncuklar kafamıza gozumuze geldıgınde sınırlenıp aglamaklı olup vatan mıllet Sakarya coskusuyla saldırmak bırısının o boncukla canını acıttıgımızda munzurca sevınmek. .
Bizim çocukluğumuzda kalıteli toplarla kalıteli sahalarda oynanan okul takımına veya kulübe girme hırsı yoktu. .çam agacından düşen bi kozalak veya kagıtları posetlerı bantlayıp yaptıgımız topumsu cisim veya ezilmiş bi kola kutusu başlatırdı her şeyi.2 şer tane taştan çakıldan kaleler kurulur bi anda herkez aynı şeyi düşünür ve başlanırdı peşinden koşulmaya. milli takımdaymışcasına hırslı azımlı bi şekilde ciğerlerimiz patlayıncaya kadar ve neyin peşinden ne için koştuğumuzun hiç aklımıza gelmediği gibi bizi kısıtlayan bişeyin olmayışı. .
Ve öyle kaliteli sosyal aktiviteler de yoktu. .bi saklambac bi simit onbırelli ve aklıma gelmeyen bınbır turlu oyun vardı yine aynı şekıilde son derece ciddiyetle oynardık.ebe olmamak dayak yememek v.s için gösterilen çabalar gayretler. .ebe olunucagı zaman bınbır turlu yalan soyleyıp yenı kurallar uretıp gosterılen beyın fırtınaları ve sonunda ebe olmak veya o dayagı yemek . .
Düşerdik kalkardık ellerimiz dizlerimiz parçalanırdık ilk bigiblet sürdüğüm zamanları hatırlarım binler düşmekten hiç kotkmazdık bigibleti aldığımız zamanlarda bizi o kısıtlamaya çalışan adamların arkasına eklediği eklenti tekerleği çıkarırdık ilk işimiz buydu ve sabahtan akşama kadar o bigibletle en donanımlı arabaların giremediği virajlara çıkamadıgı yokuşlara ve binbir türlü yerleri geçerdik.hep hayallerimizin peşinden gidertdik onlar bizi nereye sürüklerse biz ordan. . .içinde hep bir mutluluk olan butun hayallerimizi butun hırslarımızı butun ofkelerımızı butun sevınclerımızı dolu dolu yasardık biz çocukken. . .bizi kısıtlayan kurallar yoktu. sunu soyle yapmalısın bunu boyle yapmalısın dıyen diktatör insanlar yoktu. olsada kulak asmazdık. normlarla pahalı bilgisayarlarla veya oyunlarla kısıtlanmış bi hayatımız yoktu. veya şimdiki gibi binbir türlü gibindirik sıkıntıların içine düşmüş korku dolu umutsuzluklarımız yoktu. ..bizim özgürlüğümüz sokaklardı. . . yaşadığımız şehrin dünyanın en en kuralsız en özgür yaşandığı en acımasız ve aynı zamanda bize en sevimli gelen. . .çocukken dünya bizim için bi oyun bahçesiydi. .ama büyüyünce bunu unuttuk . . .