+4
-1
daha doğru başlık: küçük kardeşinle okey taşları dizip yıkma oyunu oynamak
yorucu bir yılın ardından nihayet tatil sezonu gelmişti ve her yıl olduğu gibi tatilin ilk günleri antalya'nın saklıkent'e bağlı bölgesindeki sevimli mi sevimli gözlemeci yaşlı teyzenin mekanına gitmiştik. daha yolun yarısında yiyeceğim gözlemeleri düşünüp orgazm oluyordum adeta. o derece benzersiz ve mükemmellerdi.
nihayet 5 saatlik yolu bitirip gözlemeci yaşlı teyzenin mekanına varmıştık.
her şey güzel gidiyordu ancak daha ilkokul'a yeni geçmiş kardeşimle ota taka alınganlık dönemi yüzünden iki aydır konuşmuyordum. o konuşmuyordu daha doğrusu, beş metreden fazla yaklaşsam anında triplere giriyordu amk veledi. sebebi de sokaktan içeri soktuğu kedinin bilgisayarımın klavyesine işemesinin intikamı olarak kendisinin ders kitaplarının üzerine işememdi. annem de bu küskünlüğün sebebinin ben olduğumu düşünüyordu doğal olarak ve tatilde bile başımın etini yiyordu her an.
gözlemeci teyzede kaldığımız ilk gün (mekan geniş tabi 10 tane yatak var nerdeyse) gayet güzeldi yedik içtik sıçtık falan ama kardeşimle olan durumum ciddi anlamda canımı sıkmaya başlamıştı. hayır onun gibtiri taktan triplerinden değil annemle babamın sürekli o mutlu olsun diye bana karşı cephe almasına sinir oluyordum. evde olsak neyse ama tatilimi zehir ediyordu zütveren.
neyse ilk günü atlattık bi şekilde ama o gece yatakta sürekli bu binle aramı nasıl düzeltirim diye düşündüm. uykularım kaçmıştı şerefsizim. dıbına koduğum sivrisinekleri de bacağımı ısırıp duruyorlardı zaten iki saat uyku ya uyudum ya uyumadım...
öyle veya böyle sabah oldu. kahvaltı yapacağız ama hiç aç değilim. anneme söylesem ben tokum yemicem diye zorla ağzıma tıkıcak o derece düşkün bana. en iyisi peynir ekmek bişeyler atıştırayım dedim ve evden getirdiğim ekmeğin arasına domatesle peynir koydum ama kahvaltılarımın vazgeçilmezi yeşil biber ekgibti. gözlemeci teyzeden iki tane tatlı biber istedim sağolsun verdi o da. biberi alırken dolapta duran okey kutusu dikkatimi çekti. "o sizin mi" dedim, "yok yavrum bir buçuk ay evvel sizin gibi bi aile gelmişti buraya onlar unuttu biz de dolaba sakladık" dedi. ben de direk yavşakça "alabilir miyim" dedim kardeşimle belki barışırım diye. onu da verdi sağolsun.
kahvaltımı yaptım. laptopta takılayım biraz dedim tam o sırada bir araba park etti bahçeye. arabadan bir evli çift ve 16 yaşında esmer bir kız indi. ben de 18 yaşında bir ergenim verseler hiç düşünmeden çatır çutur giberim yani. o yüzden kardeşimle barışmak ikinci plandaydı artık ilk hedefim kızla kendimi yakınlaştırmaktı. ama o sıralar çok çekingendim nasıl açılacağımı bilmiyordum..
öğle saatlerinde kardeşimin yanına gidip gel okey oynayalım dedim başlarda ıhlayıp mıhlasa da işin içinde okey olunca dayanamadı tabi dalyarak. iki kişiyle okey oynanamıcağı için okey taşlarını dizip yıkıyorduk biz de sürekli. aramızdaki soğukluğu daha da eriteyim diye "sen şu yönden kendine ait bir kuyruk yap ben bu yönden yapıyım sonra birleştirelim onları hehe" gibisinden bir şey demiştim o da gülerek kabul etti.
ikimiz de baya baya uzun bir kuyruk yapmıştık ve çok iyi gidiyorduk arada 2-3 taş düşürsek de. tam o sırada kız geldi yanımıza bizi izlemek için. ama ben nasıl titriyorum görmeniz lazım. ama çok uzun zaman geçmeden sakinleştim kız o kadar samimiydi ki kırk yıllık dostuyla konuşuyordu sanki. beni rahatlatan o oldu biraz da. daha fazla havaya girdim resmen gösteri yapıyordum kıza. sonra birden ani bir hareketle bütün yaptığım taşları düşürdüm ve kız güldü. ben de güldüm. kardeşim ise hiçbir şeyi giblemezcesine devam ediyordu dizmeye. o kadar çok taş dizmişti ki benim düşürdüğüm taşları koymaya başlamıştı artık. sonra kız aman rüzgar falan düşürmesin maşallah çok iyi gidiyorsun dedi ben de aynen valla yeeaaaaa allah korusun dedim ve kulağımı çekip şeytan kulağına kurşun lafı eşliğinde masaya ufak bi dokundum ve evet, tahmin ettiğiniz gibi kardeşimin dizdiği taşlar da yıkıldı amnskm. ben şaşkın ve kardeşim öfkeli, kız ise gülmekten geberecek durumdaydı. hatta gülmekten iki üç tane tükürük çıktı ağzından. hatta sandalyeden düştü. evet son cümle şakaydı. neyse, üçümüz o kadar doruk noktasında yaşıyorduk ki bu duyguları, dışarıdan biri bizim kafaları görse gözlemeci teyzeye domates ne kadar diye sorabilirdi suratlarımızdaki kızarıklıktan.
yaklaşık 1 dakika sonra kendime geldim ve işi biraz gırgıra alıyım derken "ahaha oha dıbına koyim" dedim evet aynen böyle dedim. kardeşim aynı sinirlilikte bana ağzına ne geldiyse söylüyordu, kız ise yine gülmeye devam etti ama şu son söylediğim laftan sonra gülme şekli değişti. "ohohoho yuh yani" tarzında gülmeye devam etti. (böyle demedi tabi onu der gibi güldü) ben tuvaletim geldi diyerek direk kaçtım oradan. akşama kadar kıza görünmemek için her şeyi yaptım, yerde delik bulsam girecektim o derece...
sonra akşam yemeği için çağırdı annem. gittim masaya yemek yemeye başladım ama kardeşim nedense hiç triplenmedi bana. son yaşadıklarımızı unutmuş gibiydi sanki.
yemeği yedik hep beraber. kız da gidiyordu o sıra. meğer sadece yemek için gelmişler kalmıcaklarmış. sevinsem mi üzülsem mi bilemedim bu duruma.
daha sonra kız geldi yanıma biz gidiyoruz diye. ben de şaşırdım son laftan sonra değil veda etmek yüzüme bile bakmaz sanmıştım. tam ettiğim küfür yüzünden özür dileyecektim ki elindeki kitabı bana uzatıp "umarım senin okey taşlarına tükürdüğüm için sen de bu kitaba tükürmezsin" dedi. hayatım kararmıştı resmen. hiçbir şey diyemeden kız gitti öylece. taşlarını yıktığım için kıza kendisinin ders kitaplarına işediğimi söylemiş meğer muallak bin züt yavşak kardeşim.
dıbına koduğum itine bişey de diyemiyorsun ki, hemen annesine söylüyor. iki gün sonra antalya'ya gittik benden dondurma almamı ve okey taşlarını yıktığım için beni anca bu şekilde affedebileceğini söyledi. tabi deyip hemen gittim dondurma aldım ve dondurmayı karşısında yedim.
evet işte böyle bir şey küçük kardeşinle okey taşları dizip yıkma oyunu oynamak.
özet: okey oynamayın.