1. 676.
    0
    ##

    ela..
    canımın acısı.
    kalbimin ağrısı.

    babası kızdı.
    “lan oğlum kız dersaneden geliyo, yazık uğraşma, aç kapıyı” dedi.
    açtı.
    ela söylene söylene geldi.
    beni görünce duraksadı.
    tanıştırıldık.
    öpüştük.
    yanıma oturdu.
    emir, ela’ya çay getirip babasının arkasında yerini aldı.
    konuştuk biraz daha.

    babası çekmeceyi açtı.
    bi paket burçak.
    ela’ya verdi.
    “al kızım, çayı boş içme” dedi.

    o an..
    emir’in gözlerindeki bakışı hiç unutmadım.

    ela kalkıp paketi aldı.
    diğer koltuğa oturdu.
    “emir” dedim, “gel, otur.”
    oturdu yanıma.
    çayımın bitmesini bekledi.
    bitirince “geç olmadan ekin’i durağa bırakayım” dedi.
    babası “eve kadar arabayla bırakalım” dedi.
    istemedim.
    “akşam trafiğinde hiç gerek yok” dedim.
    emir’e “sen de gelme, giderim ben” dedim.
    “olmaz” dedi.

    çay bardağımı nutfağa zütürdüm.
    bi an, yıkamakla yıkamamak arasında tereddüte düştüm.
    ela orda olmasa, yıkardım.
    sonuçta orası onun babasının.
    “o kim ki burda bulaşık yıkıyo” diyebilir.
    bardağı yıkamadım.
    biz oraya her gidişimizde, kendi çay bardaklarımız haricinde, ne kadar bulaşık varsa hepsini yıkardım.
    kimse bilmezdi.
    o gün yıkamadım.
    ···
   tümünü göster