+1
babamın o saate göre işten dönmesine yaklaşık 3 saat vardı.
hal böyle iken babamı evde gören benim şaşırmam, telaşlanmam, korkmam normaldi ve ben de anormal olarak davranmadım, bu hislere kapıldım.
sakin görünmeye çalıştım. annemin ve babamın yüzlerinde garip bir ifade yok gibiydi. hatta daha neşeli bile görünüyorlardı. bu ikilem de kafamın karışıklığına ayrı bir katkı sağladı.
olabildiğince sakin bir ses tonuyla, hayırdır baba, erkencisin bugün dedim. gülümsüyordu. öğleden sonra izin aldım dedi. hayrola neden ki dedim. oğlumla biraz gezeriz diye dedi. oğulla biraz gezmek, babam, oğlu, ben, yani babamla biz gezecektik. şaşırdım panpalar. tamam babamla hiç gezmişliğimiz yoktu diyemem ama genelde aile gezmeleri olurdu bunlar. zaten pek sosyal olmayan ben olabildiğince kaçardım bunlardan. şimdi karşımdaki insan, yani babam, yani beni iyi tanıyan eden adam beraber gezmek için iş yerinden izin aldığını söylüyordu.
bir süre duraksamadan sonra, gezmek mi? O nereden çıktı ki dedim. bir yerden çıkmadı. haydi üzerini değiştir çıkalım dedi. aslında dışarıda olmak fikri çok aklıma yatmıyordu ama bir yandan babamın hevesi diğer bir yandan beni dürten merak peki dememe sebep oldu.
üzerimi değiştim.
babamla dışarı çıktık. ben nereye gidiyoruz dedim. babam bizim mahallenin bağlı bulunduğu ilçenin adını söyledi. ben bir kere daha şaşırmıştım. çünkü ilçeye gitmek o dönem için büyük olmayı gerektiren, minibüs ile gidilen ve herkesin yapamayacağı bir şeydi. şaşkınlığımı gizleyemedim. ilçenin ismini söyleyerek oraya mı dedim. evet, haydi daha fazla konuşmayalımda vaktimizden gitmesin dedi. şaşkın bir biçimde babama uydum ve yola koyulduk.
15 dakikalık minübüs yolculuğunun ardından ilçeye vardık. ben nadir olarak görülebilen bu ilçeye dikkat ile bakıyordum. çünkü sürekli yaşadığımız mahalleye nazaran çok kalabalık ve daha fazla şehirdi burası. e haliyle o yaşta bir insan buna dikkat ediyor ve ilgisini ister istemez bu yöne doğru kaydırıyordu.
ilçenin en meşhur en büyük caddesi boyunca ilerlerken babam dikkatimi çekti. çünkü kendisinin gözü sürekli telefoncularda idi. ne var amk adam teknolojiye ilgi duyuyor diyebilirsiniz ama babam la bu benim, o tarihte belki de türünün son örneği olan ericcson a1018 kullanan adam. bir şey demeden bir yandan da kendisini gözledim. bir süre sonra bir dükkanın önünde durdu. bana seslendi haydi gel bakalım dedi. ben şaşkın babam kendinden emin bir şekilde telefoncuya girdik. babamla adam tokalaştılar, babamın tanıdığı imiş adam zaten. neyse fazla uzatmayayım panpalar, dükkandan çıktığımızda benim elimde nokia3210 telefon ve turkcellin hattı muhabbet kart vardı. ben bu konuyu babama anlattığımı bile unutmuşken adam bana o dönemin önemli telefonlarından birini almış ve beni çok mutlu etmişti. aslında hatırı sayılır bir masraftı ama ne bileyim o an çok sevinmiştim.
ben kendimi oldukça mutlu hissediyordum.
babamda beni görüp gülümsüyordu. bir süre sonra haydi bir şeyler yiyelim diye beni simit sarayına zütürdü.
simit yemenin,
telefon almanın,
ve bu baba oğul gezmesinin asıl amacını o yemek esnasında anladım panpalar...
Tümünü Göster