+1
türkiye'nin özellikle son 10 yıldaki siyasi süreçlerinin, ergenekon tartışmalarının, türban-laiklik tartışmalarının vb. arkaplanında yatan temel meseledir.
istanbul sermayesiyle anadolu sermayesinin kavgası bu ülkedeki asıl kavga değildir, çünkü
anadolu sermayesinin çapı istanbul sermayesiyle yarışabilecek büyüklükte değildir.
asıl kavga budur... küresel sermayeyle istanbul sermayesinin kavgası...
türkiye'yi global kapitalist sistemin normal işleyen bir parçası haline getirmeye çalışan küresel sermayeyle, türkiye'de var olan "kendine özgü" kapitalist sistemi sürdürmeye çalışan istanbul sermayesinin çıkarları, bir süreden beri birbirine ters düşüyor.
istanbul sermayesi, global-standart kapitalist sistemin bütün çarpık yanlarıyla "ortadoğu despotizmi" olarak tanımlanabilecek ekstra bir acımasızlık ve haksızlık sistemini sentezleyen yapının devamın istiyor. küresel sermaye ise, global-standart kapitalist sistemin açmazlarına ve eşitsizliklerine ekstra bir şiddet katan bu "ortadoğu despotizmi"ni onaylamıyor.
çünkü küresel sermaye, sürdürülebilir ve öngörülebilir bir sistem istiyor. istanbul sermayesi'nin aşırı açgözlü, despotik ,hegemonik ve kültürel farklılıklara tahammülsüz tutumu, küresel sermaye'ye sürdürülebilir gelmiyor.
küresel sermaye, kapitalizmin zaten yarattığı eşitsizliklerin ve dengesizliklerin farkında olduğu için, yerel bir sermaye elitinin kendi ülkesinde ekstra bir takım eşitsizlikler ve dengesizlilker yaratmasını tolere edemiyor. türkiye'nin yerel sermaye eliti(yani istanbul sermayesi), türkiye halklarına karşı, küresel sermayenin olduğundan çok daha duyarsız ve acımasız. küresel sermaye, istanbul sermayesine karşı türkiye halklarının haklarının avukatlığını yapıyor.
tabii küresel sermaye bunu hümanist, demokratik ve eşitlikçi olduğu için yapmıyor. ama istanbul sermayesinin akılalmaz boyutlara ulaşan "ortadoğu despotizmi", demin de belirttiğimiz gibi, küresel sermayeye sürdürülebilir görünmüyor. bu despotik sistemin sahip olduğu "iç çatışma yaratma potansiyeli"nin çok iyi farkında küresel sermaye. bu kadar despotik bir sermaye yapısı tarafından kontrol edilen bir ülkeyi yatırım açısından, ekonomik işbirliği açısından güvenilmez buluyorlar.
bizi istanbul sermayesinin vahşetinin elinden kurtarma görevinin aslında kendi içinde değerlendirildiğinde kısmen etikten çok uzak bir yapı olan küresel sermayeye düşmüş olması, son derece büyük bir tarihi ironi. ama küresel sermaye, her ne kadar etiğe az önem verebilse bile, istanbul sermayesi kadar etikten uzaklaşmadığı noktalar var...
küresel sermaye, kendi sisteminin sürdürülebilirliği için belirli noktalarda asgari de olsa etik bir tutuma gereksinim duyuyor.
türk solunun büyük kesiminin bu kavgada istanbul sermayesinin yanında saf tutmuş olması, ironiyi daha farklı bir boyuta taşıyor. türk solu, küresel sermayenin yarattığı eşitsizliklere karşı muhalefet etme adına, ondan daha acımasız eşitsizlikler yaratmış olan ve bunları daha da şiddetlendirmek isteyen istanbul sermayesiyle işbirliğine gitme yolunu seçmiş durumda.
bununla birlikte şu noktayı göz önünde bulundurmakta da yarar var:
küresel sermaye, istanbul sermayesini tamamen tasfiye etmeye çalışmıyor. bu, iki nedenden kaynaklanıyor:
birinci olarak, istanbul sermayesini tasfiye etmek, bu sermayenin türkiye'nin ekonomik sisteminde kapladığı yeri düşündüğümüzde, imkansız sayılabilecek derecede zor. istanbul sermayesinin sadece kendi iktidarını pekiştirmeye odaklanmış ve bir şeyler üretmeyi ikinci planda tutan bir sermaye bloğu olmasına rağmen, finansal sistemin çok geniş bir alanını kapladığı için, istanbul sermayesinin tasfiyesi türkiye'nin finans sisteminin toptan tasfiyesine eşdeğer olur neredeyse... ikinci olaraksa, küresel sermaye, istanbul sermayesine alternatif olarak yükselmeye çalışan islami sermaye'ye de, türkiye'nin şu anki siyasi iktidarına da tam olarak güvenmiyor. bu güvensizliğin de kısmen haklı nedenlerinin olduğundan söz edilebilir.
küresel sermaye, istanbul sermayesinin toptan tasfiyesini değil küçülmesini ve tutum değiştirmesini sağlamaya çalışıyor. küresel sermaye, ortadoğu despotizminden arınmış ve sermaye olgusunun otomatikman beraberinde getirdiği eşitsizliklere ek olarak ekstra bir takım eşitsizlikler de talep etmekten vazeçmiş bir "istanbul sermayesi" yaratmaya çalışıyor.
küresel sermaye, türkiye'de, normal bir kapitalist ülkede olan düzeyde ve biçimde sınıfsal farklılıkların olmasını istiyor. etnik temele, dinsel tercihe, dini algılama biçimine, yaşam tarzına, kültürel yapıya, giyim tarzına ve dış görünüşe vb. faktörlere göre şekillenen ekstra bir takım sınıfsal farklılıkların var olmasına karşı.
küresel sermaye, seküler-sünni beyaz türk bir elit grubun geri kalan grupları kapitalizm normallerinin ötesinde bir biçimde ezdiği bir sınıfsal sistem yerine, daha klagib ve normal bir sınıfsal sistem kurmaya çalışıyor türkiye'de.
küresel sermayenin türkiye'de kurmakta olduğu yeni yapıda, belki gene fakirlerin birçoğu fakir kalmaya devam edecek, ama eski sistemde olduğu şekilde ve derecede toplumun dışına itilmeyecekler. eskisi kadar sert bir kültürel-sosyolojik sınıf ayrımı olmayacak, sadece kapitalizmin doğasından gelen klagib ayrımlar olacak...
küresel sermayenin "sert ama rasyonel kapitalizm"iyle istanbul sermayesinin irrasyonel ve vahşi büyüme arzusu arasındaki çatışmada er ya da geç küresel sermaye galip gelecek.
ama mücadele süreci içinde, istanbul sermayesinin türkiye'ye verebileceği çok büyük zararların olduğu da açık. insanı kaygılandıran en temel nokta da bu.