+2
Hz. Musa Hz. Hızır’dan aldığı eğitimin devam etmesini talep etmiştir
Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" (Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi. (Kehf Suresi, 72-73)
Kehf Suresi'ndeki bu ayetlerde, Hz. Hızır'ın konuşmalarındaki kesinlik dikkati çekmektedir. Hz. Hızır, gerçekleşecek olan olayları bildirirken çok emin bir üslupla konuşmaktadır. Hz. Musa'nın hiçbir şekilde sabredemeyeceğini "kesinlikle" diyerek ifade etmekte, buna gücü yetemeyeceğini dile getirmektedir.
Unutmayı ve hatırlamayı Allah meydana getirir. Allah geçmişten bugüne kadar yaşamış olan tüm insanların zihinsel faaliyetlerinin tamdıbına hakim olandır. Unutması da, sormaması gereken bir soruyu sorması da Hz. Musa'nın kaderinde an an yazılmıştır. Hiçbir insanın, beynine hakim olup bu unutmanın önüne geçmesi ya da söyleyeceği söze engel olması mümkün değildir. Allah dilediği an, dilediği kişiye, dilediği konuyu unutturur. Dilerse tüm hafızasını bir anda elinden alır, dilerse hiç bilmediği konuları onun hafızasında ilim olarak yaratır. Bunların hepsi Allah'ın dilemesiyle gerçekleşir.
Hz. Musa'nın ayette geçen "bu işimde bana zorluk çıkarma" şeklindeki sözlerinden ise, Hz. Hızır'la olan eğitimin kesilmesini istemediği anlaşılmaktadır.
Hz. Hızır’ın çocuğu öldürmesine Hz. Musa’nın gösterdiği tepki
Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." (Kehf Suresi, 74)
Hz. Musa her ne kadar söz verse de, soru sormama konusunda karar alıp, irade göstermek istese de kaderinin dışına çıkamamakta ve bu soruları sormayı engelleyememektedir. Üstelik Hz. Hızır'ın Allah'ın emriyle hareket eden, ilim sahibi bir kişi olduğunu bildiği, ona tabi olduğunu söylediği halde, Hz. Hızır'ın yaptıkları karşısında bir tepki göstermektedir. Dolayısıyla burada tekrar bir peygamber zellesi oluşmuştur.
Ancak hiç unutmamak gerekir ki, her insana canını veren ve verdiği canı alacak olan sadece Allah'tır. Allah dilemedikçe bir insanın bir diğerini öldürmesi mümkün değildir.
Hz. Hızır da Allah'ın emri ve dilemesiyle hareket eden, salih bir kuldur. Yaptığı her hareket, söylediği her söz ancak Allah'ın emriyle gerçekleşmektedir. Üstelik bu ölümün bir cana karşılık olup olmadığını Allah dilemedikçe hiç kimsenin bilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde öldürülen çocuğun "tertemiz bir can" olup olmadığını da Allah bildirmedikçe, hiç kimse bilemez. Ancak burada Hz. Musa, tüm bu sözleri Allah'ın dilemesiyle ve Allah kaderinde yazdığı için söylemektedir.
Hz. Hızır’dan aldığı derslerin devamı için Hz. Musa’nın bulduğu çözüm
Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" (Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi. (Kehf Suresi, 75-76)
Kullarına dilediği zaman sabır gösterme gücünü veren, dilediği zaman da bu gücü geri alan Allah'tır. Kuran'da müminlerin bu güzel özellikleri pek çok ayette vurgulanmakta, ancak sabrı verenin Allah olduğu belirtilmektedir.
76. ayette ise Hz. Musa'nın, meydana gelen bu durumdan Hz. Hızır'ın rahatsızlık duyduğunun farkında olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Hızır'ın yaptığı hatırlatmalara ve sabır gösteremeyeceği yönünde kesinlik arz eden konuşmalarına rağmen, Hz. Musa ısrarla sabır göstereceğini ifade etmiş, ancak iki olaydan sonra artık bir çözüm yolu bulmaya karar vermiştir. Bunun için de Hz. Hızır'ın bu eğitimden vazgeçmemesine yönelik yeni bir ikna üslubu kullanmıştır.
Kasaba halkının Hz. Musa ve Hz. Hızır’ı konuklamaktan kaçınmaları
(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." (Kehf Suresi, 77)
... Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti...
(Kehf suresi, 77)
Yollarına devam eden Hz. Musa ve Hz. Hızır, girdikleri kasabada güzellikle karşılanmamışlardır. Bu karşılamadan yaptıkları yolculuğun çok zorlu bir yolculuk olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü kasaba halkı onları konuklamaktan, hatta onlara yemek vermekten dahi kaçınmıştır.
Bu ayette Allah, doğruyu ve faydalı ilmi bulmak için her türlü zorluğa talip olunmasının makbuliyetine işaret etmektedir. Hz. Musa da, Hz. Hızır ile birlikte olabilmek, onun ilminden istifade edebilmek ve öğütlerinden faydalanabilmek için her türlü zorluğa razıdır. Bu tüm inananlar için de bir öğüt niteliğindedir. Müslümanlar da benzer bir durumla karşılaştıklarında aynı kararlılığı ve güzel ahlakı göstermelidirler.
Ayette ayrıca Hz. Hızır'ın son derece yetenekli, maharetli ve süratli bir kimse olduğuna işaret edilmektedir. Bu, hem daha önce gemiyi içindekilere hiç sezdirmeden tahrip edebilmesinden, hem de duvarı inşa ederken yaptığı işin hızından ve dayanıklılığından anlaşılmaktadır. Allah ayetinde "hemen onu inşa etti" diye bildirerek bu hıza ve tecrübeye işaret etmiştir. Ayrıca Hz. Hızır, gemiyi delerken de çok büyük bir hüner göstermiştir. Gemiyi tahrip etmemiş, sadece birkaç küçük hasarla, karşı tarafın beğenmeyeceği bir hale getirmiştir. Buradan Hz. Hızır'ın duvarın ve geminin yapıldığı malzemeye tam bir hakimiyeti olduğu anlaşılmaktadır.
Ayetin devamında Hz. Musa üçüncü ve son kez Hz. Hızır'a bir soru sormaktadır. Oysa Hz. Hızır ücret alıp almaması gerektiğini zaten Allah'ın kendisine verdiği ilimle gayet iyi bilmektedir.
Hz. Musa’nın sorduğu son soru, aralarında ayrılma vaktinin geldiğinin bir işareti olmuştur
Dedi ki: "işte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim. (Kehf Suresi, 78)
Hz. Hızır bu ayette, Hz. Musa'ya "yorumu yapılmadığı için sabredemedin" diyerek öğütle açıklamada bulunacağını söylemektedir. Bu sözleriyle tüm bunların, hikmetleri açıklanırsa sabredebilecek şeyler olduğunu ifade etmiştir. Yani eğer Hz. Hızır ilk andan itibaren sorulan soruların hikmetlerini açıklamış olsaydı, Hz. Musa bunlara sabır gösterebilirdi. Burada bir kez daha peygamberin veya mürşidin açıklamadığı konularda mutlak hayır ve hikmet aranması gerektiği akla gelmektedir.
Tümünü Göster