1. 401.
    +2
    yaşamak denilen şey ömer üründül reyizin de sıklıkla vurguladığı gibi çok enteresandı panpalar. 1 saat önceki sıkıntılarınız, hedefleriniz, korkularınız, sanılarınız vs. 1 saat sonra o kadar önemsizleşebiliyor ki dilinize gelmese bile yüreğiniz kocaman bir ohaaa amuğa koyim, ne oluyor yea diyor.

    işte benim kalbim bu sözleri icra ile meşguldü o sıralar. tüm her şey allak bullak olmuştu bir anda. tek büyük sıkıntım onur ve kerem bini değildi artık. ya da ne bileyim esraya nasıl açılmam gerektiği uykularımı kaçırmıyordu artık. veya fundanın ilginç halleri aklıma dahi gelmiyordu o anlarda. şimdi tek düşüncem bu taşınma işi ve benim esradan uzaklaşma ihtimalim. ki ihtimali dahi beni bu kadar karıştırmış bir olayın gerçekleşmesini düşünmek..

    bu sırada da ayrıntılar ortaya çıkmaya başlıyordu panpalar.
    anne haber ajansından aldığım bilgilere göre taşınma işi okulların bitmesi ile gerçekleşecekti. bu demek oluyordu ki yaklaşık 2 aylık bir süre sonra biz taşınacaktık. 2 ay normal şartlarda uzunca bir süre sayılabilirdi ama zaman algısı da enteresan bir şey panpalar. güzel şeyler çabuk biter hani-misal ciks, oyhşşş- işte o an bana o 2 ay 2 saat sonra bitecek gibi görünüyordu panpalar. üstüne üstlük yapabilecek elle tutulur bir fikrim dahi yoktu. ama bir şeyler yapmaz isem sinirden kendimi zikebilirdim. o sebeple neredeyse 1 hafta okulda ve evde ruh gibi dolaşmak pahasına düşündüm. evdekiler pek üzerime düşmedi. sanıyorum normal karşıladılar.
    okulda da görülen bir tepki yahut ilgi duymadım. sanki dünya sadece benim omuzlarıma yüklenmişti ve ben acı çekiyordum. ben dışındaki herkes gülüyor, eğleniyor şakalaşıyor gibiydi.

    işte esra; muhtemelen hala o ev mevzusunu onurla konuşuyor, gülüyor bin onuru da güldürüyordu. panpam hoşlandığı sibel ile muhabbet etmeye çalışıyor, soğuk espiriler yapıyordu. bin kerem sınıf takımında oynayan iki arkadaş ile muhtemelen o gün yapacakları maç hakkında konuşuyordu falan falan işte. hayatta akışında gitmeyen bir şey yok gibiydi panpalar.
    hani bazen pilav yerken dişinize sert bir cisim gelir, koskoca masada bir tek sizi bulmuş olur. diğerleri size bakmadan hapur hupur yemeğe devam eder ama sizin yemek yeme iştahınız kaçar. benimki de o misal, koca sofrada dişime gelen sert şeyle uğraşıyordum.

    bunalıyordum panpalar. belirsizliğin, hatta olumsuz bir belirliliğin verdiği bu bunalım o yaşıma göre ağırdı. nasıl taşıyacaktım. yok muydu bir el atacak. yok muydu dayan be amuğa koyim diyecek. ben bu kadar yalnız mıydım yoksa panpalar?

    sanıyorum bu bahsettiğim bir haftanın son 1-2 gününün birinde uzun zaman sonra, belki de ismimi telafuzunu özlediğimi daha iyi anımsamamı sağlayan o sesi duydum.

    -kerkenez...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster