geneleve ilk gidişimde başıma gelen enteresan

bir datçalı olarak isyanımdır.

ulan nedir bu siz yannan kafalılardan çektiğimiz. erzurumlusu, istanbullusu, ankaralısı, batmanlısı, vanlısı, konyalısı gelir doluşur buraya. yannan var yannan. gelin dıbına koduklarım. sanki açık hava huzurevi ege sahilleri. her birinizin hayali yaşlanınca bir sahil kasabasında balık tutmak değil mi?. hay o oltalar zütünüze girsin emi.

can yücel imiş. yılların badem festivali oldu can yücel festivali. bu adamın hayatında datçaya ne faydası dokundu ki ölüsünün faydası dokunacak. ama turizm cart curt... giberim turizmini. millet karnını zor doyuruyo öyle para mı kalıyo sanıyosunuz datçalıya. badem silkip simsara satmaktan canımız çıkmış. zeytin desen gelen gahbanalı kırk çeşit falso bulur. ne ulen milletin sizden çektiği...

sonra mezarını kırmışlar. ulen nöbet tutun başında bari evliya babanızın. bir datçalı olarak can yücelin mezarında ters dönmesi bile gibimin ucunda değil.

datçada su nasıl çıkarılır bilir misiniz? ya da ipek kumaş için kaynar sudan çıplak elle nasıl toplanır? sayenizde buralara doluşan kürtlerin hırsızlıklarından nasıl korunulur bilir misiniz? hem de 15 sene önce kapı pencere açık uyunurken...

gibtirin gidin datçamdan. o çok sevdiğiniz babanızın da mezarını sırtlayıp zütürün gömün prens adalarına. sizin yüzünüzden ne datça benim eski datçam, ne deniz eski denizim.

defolun ve gidin amuna koduklarım. sağcınızı da solcunuzu da yel değirmeninde gibeyim de bağrı yanık kızlan eşşekleri zütünüze yaku çalsın.