1. 51.
    0
    sabah kaldığımız evden çıkıp hızlıca yola koyulduk. yola çıktığıktan kısa bir süre yüz, yüzelli kişilik bir enfeksiyonlu grubu gördük. aramızda en fazla otuz metre vardı. hareket eden aracımızı farkedip bize doğru koşmaya başladılar. onlardan kaçmak için hızımı arttırdım. yollarda deli gibi gidiyorken aniden sağ taraftan bir çocuk arabaya doğru atıldı. enfeksiyonlu olup olmadığına emin olamadım. hemen arkasında bir çocuk daha vardı. onlara çarpmamak için direksiyonu sola doğru kırdım.
    orta yaşlı bir kadın ve bir erkeğe çarptım. çarpmanın etkisiyle erkek sola, kadın ise yukarı doğru savruldu.
    sanırım çocukların anne ve babasıydılar. aynadan baktığımda çocuklar için birbirini parçalayan enfeksiyonlular gördüm. eşimle tek yapabildiğimiz birbirimize bakmaktı.
    yola devam ettik ve otoyola çıktık. terkedilmiş, kaza yapmış, ters dönmüş arabalarla doluydu yine yol. kimini yavaş yavaş ittirerek geçtik, kiminde ise aralardan ilerledik. aracımız yine hasar görmeye başladı.
    gebze organize sanayi bölgesine kadar ulaştığımızda nihayet askeri araçlar ve barikatlar uzakta göründü. ben sevinçten tavanı yumrukluyordum, eşim ise mutluluktan sürekli bana vuruyordu. çığlık çığlığaydık.
    barikata yaklaştığımız an bir şeylerin yoldunda gitmediğini anladık. askeri araçlar düzgün bir sıra da değil, rastgele sağa sola doğru duruyorlardı. yavaşlamaya başladık. etraf oldukça kanlı ve pis görünüyordu. aracı durdurdum, eşime arabada kalmasını söyledim ve tabancam elimde aşağı indim.
    kan ve pis koku ilk dikkati çeken şeydi, hemen ardından ise kaos. yavaş yavaş ilerlerken birden ensemde soğuk bir metal hissettim. hemen ardından ise fısıltı halinde bir "kıpırdama" duydum.
    bu olaylar başladığından beri bir çok ilk yaşadım. bu da onlardan biriydi. terli ensemde buz gibi bir silah hissetmenin insanı donduran etkisini hiçbir zaman unutmayacağım.
    silahı yere atmamı ve ellerimi kaldırıp üç adım ileri gitmemi istedi fısıltı. tek bir kelime etmeden dediğini yaptım. arkamı dönmemi söylediğinde gördüğüm şey ise bana doğrultulmuş bir silahın arkasındaki, askeri üniforma içinde bir kadındı. suratımı görmesiyle birlikte silahını indirdi ve bana hızlıca kim olduğumu, burda neler yaptığımı sordu. başımızdan geçenleri hızlıca anlattım. buradan uzaklaşmamız gerektiğini söyledi. eşim ve arabadan bahsettim. arabada malzemelerin olduğunu söyledim.
    arabayı gösterdiği bir yere çekmemi istedi. gidip hızlıca eşime durumu anlattım ve arabayı dediği yere çektim. oraya askeri bir jiple yanaştı ve bütün eşyalarınızı "land" a koyun dedi. hemen eşyalarımızı yeni "land"ımıza doldurduk. ona yardım etmemi söyledi, koşarak yanına gittim ve birçok silah ve mermi kutusu olduğunu sandığım şeyleri taşımasına yardım ettim. jipin arkasını oldukça doldurduk. bu defada elinde uzunca iki hortumla geldi. bir kamyonetin arkasında bidonlar olduğunu, o bidonlara mazot doldurmamız gerektiğini söyledi. nasıl yapacağızı anlamasam da düşünmeden "tamam" dedim. altı tane bidon aldık ve askeri araçların birinin benzin deposunun önüne geçtik. kapağı açtı, hortumun bir ucunu içeri soktu. diğer ucundan dikkatlice içine çekmeye başladı. hortumda mazotu görür görmez ise ağzından çıkardı ve bidonlardan birini doldurmaya başladı. aynısını bana da yapmamı söyledi.
    ilk denememde çok fazla mazot yuttum, berbat bir şeydi ve kusmaya başladım. ayağa kalktım ve tekrar denedim. bu defa daha az mazot yuttum ama bidona doldurmayı da başardım. böyle böyle bütün bidonları doldurduk ve hepsini arkaya taşıdık. "land" diye adlandırdığı aracın arkasında oldukça çok miktarda silah, cephane, yiyecek ve mazot vardı. kadın, arabaya bindiğimizde tek kelime etmeden ikimize de birer silah verdi ve nasıl kullanacağımızı hızlıca anlattı. arabayı ben sürüyordum, kadın yanımda, eşim de arkadaydı.
    adını sorduğumuzda söylediği tek şey "üsteğmen" oldu. kendi isimlerimizi söyleme gereği duymadık. neler olduğunu sorduğumuzda ise bizi duyduğuna dair en ufak bir belirti bile göstermedi.
    yola devam ettik...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster