1. 1.
    +2
    #10

    gitme utku, lütfen dedi.
    vay arkadaş eskiden olsa köpeği olurdum lan bu tavrından sonra, sarılır gitmiyorum bir yere der bırakmazdım amk ama şimdi içimdeki tek istek koşa koşa denize gitmekti. kolumu çektim ve eceye gitmesini söyledim. o olduğu yerde öylece kalırken bende fırsattan istifade kendimi kapıdan dışarıya attım ve koşarak arabaya bindim. beşi beş geçe kampüsün önüne geldiğimde deniz beni dışarıda bekliyordu, beni görünce bana gülümsedi ve bütün endişelerim onda yok oldu. bildiğin kafamdaki bütün düşünceler uçtu hepsinin yerini denizin gülümsemesi aldı. hızlıca yürüyerek bana doğru geldi, kapıyı açtı arabaya bindi. günün nasıl geçtiğiyle ilgili konuştuk o bana sordu ben ona sordum anlattım dinledi anlattı dinledim. spor salonunun önüne geldiğimizde antremana daha bir saatten fazla vardı bende ona bir kahve ısmarlamayı önerdim, spor salonunun dışındaki kafeteryadan iki kahve aldım ve dışardaki banklara oturduk. kız o kadar güzel gülümsüyor ki içimdeki şeytan söyle gitsin artık diye resmen dürtüyor beni zor hakim oluyorum kendime. yarım saat geçti hala kırkbeş dakika var ve ben yavaş yavaş içimdeki şeytana yenilmek üzereydim.

    onun o dünyalara bedel tatlı gülümsemesine bakarken bir anda içimdeki cesaret belirdi ve elini tuttum. benim bu ani davranışım karşısında önce duraksadı sonra hafifçe gülümsedi. onun bu gülümsemesinden cesaret alarak bende ağız dolusu gülümsedim ve sana bir şey söylemem gerek ama eğer şimdi tepki verirsen söyleyemem o yüzden bitireyim ne tepki vereceksen öyle ver dedim hiç kıpırdamadı. ona doğru yan döndüm, ellerini avuçlarımın içine aldım. allahım hiç bi el bu kadar yumuşak, hiç bi el böyle cennet olamazdı. gözlerinin içine baktım ve ben sana aşık oldum dedim gülerek ve hafif utanarak. on dakika kadar öyle kaldık o bana baktı ben ona baktım, en ufak bir tepki vermedi. ne gülümsedi ne tepki gösterdi. ben bu 10 dakikada öldüm öldüm dirildim öldüm öldüm dirildim ve en sonunda dudaklarından şu kelimeler döküldü.

    sanırım bende sana ama bunun için çok erken değil mi dedi endişeli bir gülümsemeyle.
    ne yapacağımı, ne edeceğimi elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırdım amk o da bana aşık olduğunu söylüyordu ama kafamda bir ses bir sorun var diye de haykırıyordu. içimdeki bütün neşeyi gölgeleyen bir bulut gibiydi çok erken değil mi demesi sonuçta kız haklıydı daha tanışalı bir ay anca olmuştu ve ben kıza ona aşık olduğumu söylemiştim. ulan gerçekçi olmadığımı düşünmemiştir umarım derken bir şeyler söylemem gerektiğini fark ettim ve hayatımda kurduğum en saçma cümleyi kurdum.
    aşkın zamanı olmaz ki deniz dedim. önce suratındaki gülümseme silindi ki bu arada benim kalbimdeki bütün hücreler öldü sonra hayat öpücüğüm olan o mükemmel gülümsemesiyle sanırım haklısın dedi. dünyalar benim olmuştu amk, daha ötesi yoktu. varolan en mutlu canlıydım lan insanı geçtim en şanslı en mutlu organizma bendim çünkü kızda bana aşıktı. bir süre daha el ele göz göze kaldık o arada koç geldi, utku hadi antreman başlayacak derken bana da vay puşt dercesine çakalca gülümsüyordu bende ona göz kırptım denizin yanağına bir öpücük kondurdum o da bana gülümsedi ve iyi şanslar diledi ve antremana gittim.

    antreman boyunca suratımda eblek bi gülümseme vardı resmen, kızı gördükçe o gülümseme yüzümden çıkıp dünyaya yayılıyodu resmen ki aynı surat ifadesi onda da vardı. iki saatlik antreman nasıl geçti anlamadım, maç yapmışız ne oynadım ne ara oynadım nasıl oynadım hiç yoktu bende sadece antreman bitsin duşa gireyim denizin yanına gideyim diye bekliyordum. koçun son düdüğüyle beraber resmen duşlara sprint attım, 10 dakika sonra havlumla denizin yanına doğru gidiyordum ve içimdeki heyecan beni patlatabilirdi. yanına gittiğimde denizin yüzündeki gülümseme hafif azalmış gibiydi ve sanki söylemek istediği bir şey vardı da söyleyemiyor gibiydi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster