1. 51.
    -1
    ‘‘sen ne biçim şehit annesisin! ağbimin cenazesinde de ayıldın bayıldın zaten, senin yüzünden teröristler bayram etti. yazıklar olsun sana!’’

    annemle de ipleri attım. gittim sahilde oturdum gün ağarana kadar, dalgalara baktım. çırpınırdı karadeniz’i söyledim. gerçi deniz marmara’ydı ama mühim olan duyguya girebilmekti. gözlerim doldu, neredeyse beş sene sonra ilk defa ağlayacaktım. çevreyi kolaçan ettim, kimse yoktu. ama yumruğumu dişledim, tuttum kendimi. teröristler uydu kamerasıyla fotoğrafımı çekerler allah muhafaza, ondan sonra da ‘bu muydu lan ağlamıyor dediğiniz çocuk’ diye bir karşı propaganda başlatırlar hemen, sen en iyisi ağlama oğlum nurettin dedim, sık dişini.

    semih’le küsüşünce yaşamın bir anlamı kalmadı. günler sakız gibi uzamaya başladı. ne cinayet planları, ne bir ağız dalaşı, ne bir soğuk savaş atmosferi. yalnızlık berbat bir şey, kürtleri bile özlemiştim neredeyse. dayanamadım, gittim kapısını çaldım. öyle baktım boş boş. sarıldı bana.

    ‘‘özlemişim lan seni,’’ dedi. ‘‘küçük faşo, gir içeri.’’

    işte böyle barıştık, bir şey diyemedim girdim içeri, şeytan tüyü vardı şerefsizde. biralarla, avrupa sinemasıyla, geniş arkadaş çevresiyle, fıstık gibi kız arkadaşıyla kandırmıştı beni. bu ne biçim memleketti böyle, muhabbet edecek tek arkadaşım vardı, o da teröristin biriydi.

    bir gün mutfakta makarna yapıyordum. evde dünyanın adamı vardı. ortama lüzumsuz bir ciddiyet çökmüştü. iki saattir, ‘‘yapalım mı yapmayalım mı?’’ tartışması vardı.

    semih, ‘‘bu ufacık yerde ne yapabiliriz ki?’’ dedi. ‘‘kimse gelmez.’’

    makarnayı süzerken, ‘‘yaparız,’’ diye seslendim içeri. ‘‘merak etmeyin.’’

    kürtler, ‘‘şu küçük faşo kadar olamadın,’’ dediler semih’e. semih sinirlendi, ‘‘tamam lan yapalım,’’ dedi. ‘‘ama demedi demeyin.’’

    yaparız diye atlamıştım ama ne olduğunu bilmiyordum. salona girip ‘‘ne yapıyoruz?’’ diye sordum.

    ‘‘6 kasım.’’

    ‘‘6 kasım ne?’’

    yine güldüler. alışmıştım artık bana gülmelerine, ben de güldüm. 6 kasım’da semih’in yanına gittim.

    ‘‘ne yapıyoruz semih,’’ dedim.

    ‘‘eylem. sen otur evde.’’

    ‘‘hayır, ben de geleceğim.’’

    ‘‘otur.’’

    ‘‘ne eylemi?’’

    ‘‘teröristlerin eylemi.’’

    ‘‘çocuk mu kandırıyorsun, öğrenci onlar. ikisinin arasında fark var.’’

    ‘‘baştan öyle demiyordun.’’

    ‘‘olabilir.’’

    ‘‘sen milliyetçi değil misin?’’

    ‘‘hiç kuşkun olmasın,’’ dedim. ‘‘özbeöz türküm ve şanlı milletimin milliyetçisiyim.’’

    ‘‘gelme o zaman.’’

    ‘‘türklük şuur ve gururun bunu gerektirir nurettin.’’

    ‘‘geleceğim.’’

    ‘‘neden?’’
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster