1. 1.
    0
    * insan soyu dönüm noktasında *

    Sistem sık sık varlığını tehdit eden belli başlı bazı problemlerle

    umutsuz bir mücadeleye girişir. Bunların içinde insan davranışı üzerinde kısa

    zamanda yeterli bir kontrol sağlarsa, büyük olasılıkla varlığını sürdürür.

    Aksi takdirde yok olur. Bu konu gelecek 40 ile 100 yıl içinde çözüme

    ulaşacaktır.



    Farzedin ki, sistem gelecek 40 ile 100 yıl içinde doğacak krizi

    atlattı. O zamana kadar, bu sorunların çözülmesi ya da en azından kontrol

    altına alınması gerekecektir, özellikle başı çeken problem de insanları

    "toplumsallaştırmak"tır, yani atalarından miras kalmış davranışları sistemi

    tehdit edemeyecek duruma gelene dek insanları uysallaştırmak. Bu başarıldıktan

    sonra, teknolojinin ilerlemesine karşı başka engel kalmayacak gibidir ve büyük

    bir olasılıkla mantıksal sonuna doğru ilerleyecektir. Bu da insanlar ve diğer

    bütün önemli organizmalar dahil dünyadaki her şey üzerinde mutlak bir kontrol

    anldıbına gelmektedir.



    Eğer sistem yıkılırsa, bir "kaos dönemi", tarihin geçmişte çeşitli

    devirlerde kaydettiği türden bir "sorunlar dönemi" yaşanabilir. Böyle bir

    sorunlar döneminde nelerin olacağını tahmin etmek imkansızdır. Ama ne olursa

    olsun insan ırkına yeni bir şans verilmiş olur. En büyük tehlike yıkımdan bir

    iki yıl sonra endüstri toplumunun kendini toparlamaya başlamasıdır. Mutlaka

    bir çok kişi, özellikle de güce aç tipler, fabrikaların yeniden çalışmasını

    isteyecektir.



    Endüstriyel toplum bütünüyle devrimci bir eylem sonucu

    yıkılmayacaktır. Eğer sistem yıkılırsa bu ya kendiliğinden, ya da

    devrimcilerin yardımcı olacağı yarı spontan bir süreç yoluyla olacak.



    • Gelecek *

    Şimdi, endüstriyel toplumun önümüzdeki birkaç on yıl için devam

    ettiğini ve kusurlarından arındırıldığını, kusursuz işlediğini düşünelim. Bu

    nasıl bir sistem olacaktır?



    Öncelikle bilgisayar bilimcilerinin, her şeyi insanlardan daha iyi

    başaran akıllı makinalar yapmayı başardıklarını varsayalım. Bu durumda bütün

    işler iyi organize edilmiş, büyük makina sistemleri tarafından

    gerçekleştirilecek ve insan gücü gerekli olmayacaktır. Makinaların, tüm

    kararları insan gözetimi olmadan almasına izin verilecektir ya da insanların

    makina üzerindeki kontrolü elinde tutması mümkün olabilecektir.



    Eğer tüm karar yetkisi makinalara verilirse, bunun sonuçları hakkında

    tahminde bulunamayız, çünkü bu tür makinaların nasıl davranacağını tahmin

    etmek olanaksızz. Biz yalnızca insan ırkının kaderinin, makinaların elinde

    olacağına işaret ediyoruz. Bizim iddia ettiğimiz şey şudur: insan ırkı kolayca

    kendini makinalara bağlılığa sürüklenmiş halde bulabilir ve makinaların

    kararlarını kabul etmekten başka hiçbir pratik seçimi kalmayabilir. Toplum ve

    onun karşılaştığı sorunlar karmaşıklaştıkça ve makinalar gitgide akıllandıkça

    insanlar onlara daha fazla karar verme yetkisi verirler, çünkü makinaların

    kararları, insanlarınkinden daha iyi sonuçlar getirir. Sonunda, sistemi

    işletebilmek için gerekli olan kararlar öyle karmaşıklaşabilir ki, insanalr

    onları gereğince yapacak kapasitede olmayabilir. Bu aşamada makinalar etkin

    bir kontrol sahibi olacaktır. insanlar makinaları pat diye kapatmayacaktır,

    çünkü onlara öyle bağımlı hale geleceklerdir ki, makinaları kapatmak intihar

    anldıbına gelebilecektir.



    Diğer yandan, makinalar üzerindeki insan kontrolününün elde tutulması

    da mümkündür. Bu durumda, ortalama insan kendine ait arabası ya da kişisel

    bilgisayarı gibi bazı makinaları kontrol edebilir, ancak geniş sistemlerin

    üstündeki kontrol seçkin bir azınlığın elinde olacaktır. Bugün de olduğu gibi.

    Ama iki farkla. Gelişmiş tekniklere bağlı olarak seçkin kesim kitleler

    üzerinde dahafazla kontrol sahibi olacaktır ve insan emeği artık gerekli

    olmayacağından, kitleler sistem üzerinde gereksiz bir yük olacaktır. Seçkin

    kesim acımasız olursa kitleleri yoketme kararı bile alabilir.



    Şimdi de bilgisayar bilimcilerin yapay zeka geliştirmeyi

    başaramdığını, insan gücünün gerekli olduğunu varsayalım. O zaman bile

    makinalar gittikçe basit işleri daha çok ele geçirecek; böylece işsizler

    ordusu gittikçe büyüyecektir. iş bulanlardan ise gittikçe daha çok şey talep

    edilecektir: Gittikçe daha fazla eğitime ihtiyaçları olacak, daha fazla

    yetenkli, daha güvenilir, sağlıklı ve itaatkar olmaları gerekecektir; çünkü

    gittikçe daha büyük, dev bir organizmanın hücreleri haline geleceklerdir.

    Prestij ve güç için bitmez tükenmez bir rekabetin olduğu bir gelecek toplumu

    düşleyebiliriz..



    Yukarıda özetlenen senaryoların tüm olasılıkları sergilemediğini

    söylemeye gerek yok. Bunlar yalnızca bize olsı gelenler. Ama bizim

    söylediklerimizden daha hoş hiçbir mantıklı senaryo aklımıza gelmiyor.



    • Strateji *

    Devrimcilere düşen iki önemli görev var: Endüstriyel toplumdaki

    toplumsal gerilimi ve istikrarsızlığı arttırmak ve teknoloji ile endüstriyel

    sisteme karşı bir ideoloji yaymak. Sistem yeterince istikrarsız ve gerilimli

    olduğunda, teknolojiye karşı bir devrim mümkün olabilir. Buradaki yöntem,

    Fransız ve Rus toplumlarında da devrimden önceki birkaç on yılda gittikçe

    artan zayıflama ve bunalım belirtileri olarak görülüyordu.



    Fransız ve Rus devrimlerinin başarısız olduğu yolunda biritiraz

    yükselebilir. Ancak çoğu devrimini iki amacı vardır. Birinci amaç, toplumun

    eski yapısını yıkmak; ikincisi ise, devrimciler tarafından öngörülen yeni bir

    toplum kurmaktır. Fransız ve Rus devrimleri yeni bir toplum kurmayı (iyi ki!)

    başaramadılar, ancak eski toplumu yıkma konusunda oldukça başarılıydılar.

    Bizim tek amacımız varolan toplum yapısını yıkmak.



    Ancak bir ideoloji, coşkun bir destek alabilmesi için, olumsuz bir

    idealin yanı sıra, olumlu bir ideale de sahip olmalıdır: Bir şeye karşı olduğu

    kadar, bir şeyden yana olmalıdır. Bizim önerdiğimiz olumlu ideal Doğa'dır.

    Yeni, Vahşi Doğa: Yeryüzünün, insan yönetiminden, denetiminden ve

    müdahalesinden bağımsız olarak canlılarıyla birlikte varlığını sürdürmesi

    ideali. Vahşi doğaya insan doğasını da dahil ediyoruz, yani bireyin organize

    toplumun düzenlemelerine tabi olmayan ama şahsın, özgüriradenin ya da tanrının

    (dini ya da felsefi görüşlerinize bağlı) bir yaratısı olan işlevlerini.



    Doğa birçok nedenden ötürü tam anlamıyla mükemmel bir teknoloji

    karşıtı idealdir. Doğa teknolojinin tam karşıtıdır. Doğa kendi başının

    çaresine bakar: O, tüm insan toplumlarından çok daha önce ortaya çıkan

    kendiliğinden bir yaratıydı. Ancak, Endüstri Devrimi'nden sonra insan

    toplumunun doğa üzerindeki etkisi yıkıcı olmaya başladı. Doğa üzerindeki

    baskıyı kaldırmak içinözel bir sosyal sistem yaratmak gerekmiyor. Yalnızca

    endüstriyel toplumdan kurtulmak yeterli.



    Devrim, uluslararası ve dünya çapında olmalıdır. Ülkeden ülkeye

    yayılma temelinde yürütülemez. Örneğin, ne zaman ABD'de teknolojik ilerlemenin

    ya da ekonomik büyümenin biraz kısıtlanması öne sürülse, insanlar histeri

    krizlerine tutulup, teknolojide geri kalırsak Japonlar'ın bizi geçeceğini

    söylüyorlar. Kutsal robotlar! Japonlar bizden daha çok araba satarsa, dünya

    yörüngesinden fırlar! (Milliyetçilik teknolojinin en önemli

    destekçilerindendir.) Çin, Vietnam ve Kuzey Kore gibi diktatörlükle yönetilen

    uluslar ilerlerse, sonunda diktatörlerin dünyaya hakim olacağı iddia

    edilebilir. Bu da endüstriyel sisteme mümkün olduğunca her yerde aynı zamanda

    saldırılmasının bir nedeni. Doğru, endüstriyel sistemin her yerde aynı zamanda

    yıkılacağının bir garantisi yok ve sistemi yıkma girişiminin diktatörlerin

    egemenliğine yol açması bile mümkün. Ama bu, göze alınması gereken bir risk.



    Devrimciler, dünya ekonomisini birbirine bağlayan anlaşmaları

    desteklemeyi düşünmelidirler. NAFTA veya GATT gibi serbest ticaret anlaşmaları

    kısa vadede doğaya zarar verebilir, ancak ülkelerarası ekonomik bağımlılığı

    güçlendirdiğinden uzun vadede yararlı olabilir. Güçlü bir ulusun yıkılmasının

    tüm endüstriyel ulusların yıkılmasına yol açacağı denli birleşik bir dünya

    ekonomisi oluşursa, sistemi dünya çapında yıkmak daha kolay olur.



    Devrimcilerin sisteme, belli oranda, modern teknolojiyi kullanmadan

    saldırmaya çalışmasının bir yararı olmaz. En azından mesajlarını yaymak için

    iletişim medyasını kullanmalıdırlar. Ama modern teknolojiyi sadece bir tek

    amaç için kullanmalıdırlar: Teknolojik sisteme saldırmak.



    Yanında bir fıçı şarapla oturan bir alkolik düşünün. Onun kendi

    kendine şunları söylediğini farzedin: "Aşırıya kaçılmadan içilirse şarabın

    zararı yoktur. Hatta dediklerine göre az miktarda şarap faydalıdır bile! Eğer

    sadece ufak bir kadeh içersem bana bir zararı dokunmaz.." Daha sonra ne

    olacağını hepiniz biliyorsunuz. Teknolojik toplumun aynen bir fıçı şarabın

    yanıbaşındaki bu alkoliğe benzediğini asla unutmayın!



    Theodore John Kaczynski
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster