1. 1.
    0
    yazımı yazmadan önce kendimle ilgili bikaç şeyden bahsetmek istiyorum.

    şu anda 20 yaşımdayım ve bugüne kadar hiç bir sevgilim olmadı. hoşlandıklarım oldu ama bazılarına açılamadım, bazılarından ise gibtir yedim. bazen bu gibtir yemeleri açılamamaları kendime dert unsuru gibi gösterip, kendimi alkole verdim. son 1 yıldır içimde böyle bir his yoktu. yani birinden hoşlanmaktan bahsediyorum. zaten kız olarak arkadaşım da yok. bugüne karşı cinsle olan en büyük samimiyetim yalnızca okullarda, sınıf arkadaşlığından ibaret oldu. memur bir babanın 4 çocuğundan biriydim. orta büyüklükte bir şehirde yaşardık.

    kendimde ilgili bu kadar bilgiden sonra asıl mevzuyu sizlerle, yalnızca sizlerle paylaşmak isterim.

    ortaokul zamanında* sınıfımızda bir kız vardı. ismi pınar* olsun.* o zamanlar pınarın beraber oturduğu arkadaşları ile bir sorunu vardı ve bir rehberlik dersinde bu sorunu dile getirip, öğretmenden yerini değiştirmesini istedi. öğretmen şöyle bir sınıfa baktı ve tek boş yerin benim yanım olduğu söyleyip, oturup oturmamak istediğini sordu. pınar ise gayet mütevazi bir cevap verim 'benim için farketmez, judgement içinde bir sorun yoksa otururum' dedi*. yalnız sınıftaki muallakler yüzünden yalnızca 1 ders saati beraber oturabildik*. pınara olan hayranlığım ogün başladı. yalnızca o zamanlar sadece bir hayranlıktı. benim için liv tyler ne ise pınar da öyle idi. asla ulaşamazdım. beraber oturduğumuza bile inanamıyordum.

    ilerleyen zamanlarda hoşlandığım başka kişiler oldu ama o, pınar hep kalbimin en ücra köşelerindeki yerini korudu. orda hep saklanacağı yeri bildi. gün gelip oradan çıkacağı günü sabırsızlıkla bekledi. bazen müzikle kalbimedki yerinden beynime sinyal yolladı bazen ise alkolün etkisi ile. ama söyledim ya ona ulaşamıyacağımı biliyorum, bu sebepten yalnızca bir anı olarak kalıcak ve onu hatırladığımda kalbimdeki yeri belki sızlıyacak.

    geçen yılın temmuz aayı idi. gece facebookdan guns'n roses'dan 'november rain' paylaştım*. ve beğenip paylaşmış, video'nun üstüne küçük bir bot düşmüş: 'sevgili arkadaşım judgemente teşekkürler' diye. o gün aklıma geldi. o gün ona olan hayranlığım daha fazla arttı. sürekli online yakalamaya çalışıp muhabbet kurmaya çalışıyordum. kurduğum* muhabbetlerde genelde müzik üzerine oldu*. ben ne kadar konuşmaya çalıştıysam o da benden o derece uzaklaşmaya çalıştı. bunu anlayabiliyordum. aslında kız da haklı ve onu hiçbir zaman suçlamıyorum. nihayetinde o koskoca fabrikatörün kızı ben ise basit bir memurun oğluydum**. dün geceye kadar yine yine onu kalbimdeki yerine yollamıştım. o ücra köşede yeniden dışarı çıkacağı günü bekliyordu. dün gece yine facebook iphone aracılığıyla bir resim yüklemiş. resimde o kadar güzeldi ki tıpkı bir melek gibi. dün geeceden beri aklımdan çıkaramıyorum beyler.

    bunu hiçbir arkadaşıma anlatamam çünkü hepsi dalga geçer. sen kimsinki pınarı tavlıyacaksın gibisinden. içimde tutmaktan da gerçekten yoruldum. bu yazıyı birçoğunuz hatta belki de hiçkimse okumayacak. ama olsun ben yazıp içimi döktüm ve birilerinin okuyup beni anladığını düşündüm. şimdilik bu bana yeter.

    not: biraz hava almam gerek. döndüğümde yazarım devdıbını da.
    not2: özet mözet yok.

    edit: devamı geldi beyler.
    edit2: okuyan herkese çok teşekkür ederim.
    ···
   tümünü göster