0
kasım 2008'de başladı bu hikayenin temeli ama bu başlangıç, şişirme topa hasbelkader sahip olmuş bir forvet oyuncusunun topu takımında tutmak adına uzun bir geri pas vermesi tadında bir başlayan bir ataktı. olgun ve organize bir atak haline gelip gole dönüşmesi için 2 yıl beklemek gerekecekti.
aslında bu bekleme bekleme değildi. hani beklemek bir uğraşıdır çünkü. insan sever, sevdiğini bekler. insan sevmez yine sevdiğini bekler. sonuçta bekliyor olmak bilinçli bir iştir. benim bekleyiş diye tabir ettiğim zaman zarfı tam bir bekleyiş değildi o yüzden, çünkü bilinçli bir eylem değildi.
olayların başlayacağı zamana kadar geçen bu süre takdir edersiniz ki uzun sayılabilecek süre. yani 2008 nerde 2010 nerde. 2 yıla çok şey sığabiliyor panpalar. misal ben o süre içerisinde üniversite 3 ü bitirmiş, iki sene evvele göre daha farklı hedefleri olan, müzik zevkinden tut giyim zevkine varıncaya kadar doğal olarak bir değişim yaşayan bir insandım. yani bu bilinçsiz bekleyiş dönemi o an için benim haberdar olduğum bir olay değildi. bugün bakınca bunları söyleyebiliyorum ama o an için böyle bir şey düşünemezdim tabi.
işte bu iki sene içerisinde de bazı önemli gelişmeler oldu doğal olarak. hikayeye katkı sağlayacaktır düşüncesi ile oraları da biraz geniş biraz özet şeklinde anlatmam iyi olacak kanaatindeyim.
bu 2 sene içerisinde hikayenin temeli olan aşk konusuna dair en önemli unsur esra idi. esra dediğim kişi yukarıda da bahsettiğim üzre, yaklaşık 10 yıldır platonik olarak aşık olduğum insan. gerçek ismini vermiyorum ama esra ismini severim onunki de bu olsun.
esra ile ortaokul yıllarında tanıştık. 6. sınıfta yani. sanırım gördüğüm ilk an ona aşık olduğum an. ilkokulda da bizim okulda imiş kendisi farklı bir şubede imiş. ama ben kendi sınıfımın dışındaki insanları pek tanımadığım için onu 5 yıl boyunca hiç tanımamışım. aslında bu 5 yıl dahi benim için bilinçsiz bir bekleyiş zaanı imiş. vay amk, ne güzel insanım ben.
ortaokula ilk başladığımızda hani bilirsiniz sınıflar dağılır, tüm şubeler yeniden şekillenir. işte bende düşe düşe sadece benden başka 3 sınıf arkadaşımın bulunduğu şubeye düştüm. vay amk daha 12,5 yaşında falanım ve duygusal bir insanım. kendimi çok fena yabancı hissediyorum sınıfta. kimseyle konuşmuyorum, garip, saçma sapan bir birey haline dönmüşüm.
daha okulun ilk haftası ve anne faktörünü kullanıp tanıdıkların çok olduğu başka bir şubeye geçme planlarını düşünüyorum. anneme anlattım ve okula getirdim. müdür yardımcısı ahmet hoca vardı ki kendisi tam bir reyizdir, onun odasına gittik. birileri ile konuşuyordu bizden evvel gelmişler onlar. ben utanıyorum ve başım eğik. bu sebeple konuya hakimim ama kimlerle konuşulduğunu bilmiyorum. konuda şu ki aynen benim planı uygulayan bir arkadaş var, o da başka bir sınıfa geçmek istiyormuş ve ahmet reyiz hayır olmaz diyerek onu yeni sınıfına yollamaya çalışıyor. başım eğik bir şekilde bu olumsuz tabloyu duyunca üzüldüm panpalar ama yapacak bir şey yoktu amk. seve seve o sınıfta okuyacaktık. diğer veli istemeye istemeye ikna olmuştu hadi kızım gidelim dedi. sıra bize gelmişti, ahmet reyiz sizin ne var dei, o sırada başımı kaldırdım ve biz cevabımızı aldık dedim gülerek. çok şaşırıyorum hala o durumuma. ahmet reyize karşı olmasa yapamazdım sanırım. işte o anda onu gördüm. meğerse benim planı uygulayan kız o imiş, daha sonra benim gönül mülkümü perişan edecek insan o imiş. kız millei işte. gözyaşı ile ifade ediyor kendini. ağlamış, gözleri şiş. ama bir insan ancak bu kadar güzel ağlamış olabilir panpalar. 12,5 yaşımda aşık oldum görür görmez.
Tümünü Göster