6 şefkat merhamet ve rızık kanıtı
bütün yaratıkların ve bilhassa insanın ihtiyacı sonsuz, iradesi ise bir hiç hükmündedir. öyleyken, bütün ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları hiç ümit edilmeyen yerden ve hiç ümit edilmeyen bir tarzda, kimin neye ne kadar ihtiyacı varsa, o şekil ve miktarda karşılanmaktadır. yardım gönderilmesi, gönderilen bu yardımın ihtiyaca tam cevap vermesi açıkça ispat ediyor ki, bütün bu ihtiyaçlara, her şeye kendisinden daha yakın bir şefkat eli cevap vermektedir. kâinat çapında işleyen ve sonsuza kadar da işleyecek olan bu sistemli şefkat, merhamet ve rızıklandırma, bütün bu işleri yapabilme sıfatlarıyla var olan ve noksan sıfatlardan da uzak olan bir yüce varlığı anlatmakta ve ispat etmektedir.
7
yardımlaşma kanıtı
birbirine en yakın olandan en uzak olana kadar, bütün yaratıklar birbirlerinin yardımına koşuyor. aralarında hiç münasebet bulunmayan iki ayrı varlık cinsi, böyle bir yardımlaşmada âdetâ aynı bütünün parçaları haline gelip birbirini tamamlıyor. düşünmeli ki, bakteriler, solucanlar ve toprak elbirliği içinde ve aynı gâye etrafında toplanıp bitkilerin imdâdına koşuyor ve bu imdâda koşuş tekrar edip duruyor. akıl ve şuurdan mahrum bu varlıkların, aklı hayret ve şuuru hayranlık içinde bırakan bu faaliyetleri, perde arkasında ‘’varlığı zorunlu’’ bir zâtın hikmet dolu faaliyetini gözler önüne sermektedir. yani bütün kâinat, bu yardımlaşma diliyle “allah” demektedir...
8 sîmâlar kanıtı
esasen bütün mâhlûkata yaymak mümkün iken, meseleyi somutlaştırmak açısından, sadece insanı ve her insan ferdini diğerlerinden farklı kılan onun en bariz ayırıcı vasfı durumundaki sîmâsını ele alarak konuya yaklaşmış olalım:
herhangi bir insanın sîması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine katiyen benzememektedir. bu kural, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. bir yönüyle birbirinin aynı, diğer yönüyle de birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten cenâb-ı hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilândır. evet, sîmâda yer alan organları başka sîmâlardaki organlardan ayrı yaratmak ve her gözü, mutlak surette diğer gözlerden ayırt edici bir özellikle donatmak, gözünde fer olmasa bile, sînesinde kalp bulunan her vicdân sahibine, bütün bunları yaratıp sonsuz hikmetlerle donatan zât (cc)'ı gösterir ve tanıttırır..
9 sevk i ilâhî kanıtı
yavru ördek, yumurtadan çıktığı anda yüzmesini becerebiliyor. kozadan çıkan karıncalar, hemen dehliz kazmaya başlıyorlar. arı, çok kısa zamanda sanat hârikası olan peteği; örümcek ise, gergef inceliğindeki ağını örebiliyor. bütün bunlardan anlıyoruz ki, bunlar ve bunlar gibi olanlar başka bir âlemde kendilerine öğretilen bilgilerle ve yaratılıştan gelen bir kâbiliyetle iş görüyorlar. halbuki insan, her şeyi bu dünyada öğrenmek mecburiyetindedir; hem de varlıklar arasında kabiliyetçe en mükemmel yaratık olduğu halde. demek oluyor ki, diğerlerine bu özellikleri veren bizzat kendileri değil, her yaptığını hikmetle yapan bir zât'tır ki, onlara böyle ihsanda bulunmuş...
kilometrelerce ötede yumurtalarını bırakıp dönen yılan balıklarının yavruları, yumurtadan çıkar çıkmaz yola koyulur ve annelerini sanki elleriyle koymuş gibi bulurlar. bunu i̇lâhî bir sevkten başka ne ile izah edebiliriz? hayvanlarda gördüğümüz bu hârikulâdelik, ancak ve ancak allah (cc)'ın bir vergisi olarak açıklanırsa, işte o zaman buna aklî ve mantikî bir açıklamayla bakılabilir.
10 rûh ve vicdân kanıtı
özelliklerini bilmemekle beraber, varlığından kimsenin şüphe etmediği rûhumuzun ve ona ait fonksiyonların bedenimize egemen olma özellikleri de, yine cenâb-ı hakk'ı bildiren kanıtlardandır.. madde âlemiyle özellikleri noktasında hiçbir münâsebeti olmayan rûhun kendine mahsûs bir âlemden buraya gönderilişi, olgunlaştırılmaya tâbi tutuluşu ve bunun da belli bir programla yürütülüşü, şüphesiz cenâb-ı hakk'ı ilân eden en mühim delillerden biridir.
diğer taraftan, insandaki iç sezişler ve görünen hiçbir sebep yokken rab'be dönüşler ve o’na yönelişler ve bu hâdiselerin milyonlara ulaşan adette tekrar edilişi açık bir delildir ki, insanda yaratılıştan var olan ve hakk'ı bulmanın en mühim vesilelerinden biri durumunda bulunan vicdân, kendi yaratıcısı’na tapma isteğinde , bütün varlığıyla o'nunla irtibat halindedir. i̇şte vicdân, bu şahitliğin hakkına uyma zarûret ve mecbûriyetinin yönlendirmesiyle “allah”