1. 1.
    0
    @7 yurtdışına ilk defam çıkmışım, 1900'lü yıllar, parise gittim. tabi yaş ufak aileyleyiz o zamanlar, otele yerleşir yerleşmez çıktık. parisi bilirsin çok güzel bir metro ağı vardır, biz de bunu duyduk dedik ki metroyla gezmeye başlayalım. indik merdivenlerden, bindik metroya. türkiyede de metroya binmişliğim vardı ama çok şaşırdım. birisinin elinde kitap var kitap okuyo, birisi ayakta olmasına rağmen gazeteyi kıvırmış onu okuyo, köşede oturan bir çift var belli ki baya bir aşıklar, onlar da öpüşüyo. kime bakıcağımı şaşırdım herkes garip hareketler içerisinde, hayatımda böyle bişey görmemişim. tabi bana en çok garip gelen şey olan o öpüşen çifte baktım, 3-5 dakika izledim, sonra etrafa bakmaya başladım. yahu benden başka kimse o çifte bakmıyordu, herkes kendi halinde hayatını yaşıyordu, kimse birbirine karışmıyordu, herkesin görünmez sınırları vardı ve insanlar o sınırları bozmadan mümkün olduğunca rahattılar. bir süre sonra kendimi o çifte bakarken rahatsız hissettim, daha doğrusu biraz sapıkça hissettim, ulan dedim orda öpüşen çiftin sana ne zararı var dalyarak dedim, bildiğin birbirlerine aşıklar, bağırıp çağırmıyolar yerlerde de yuvarlanmıyolar dedim, kimsenin de gibinde değil çünkü rahatsız olunacak bir durum yok onlara göre dedim. şimdi anlamışsındır sanırım olayı biraz, ha kardeş?

    özet: bu işler o kadar basit işler değil, sana normal gelen sana normaldir, diğerlerinin gibinde olmayabilir. başkasına normal gelen de senin gibinde olmasın, toplumun içindeki koyun olma, kendinin çobanı ol.
    ···
   tümünü göster