1. 1.
    0
    Adeta yerin dibine geçmiştim. Bu lâkabı sadece erkek arkadaşlarım bildiği için onlar güldü, kızlar ise anlam veremedi. O anda Şahabettin Hoca kâğıdın devdıbını okumayı kesti ve sordu: "Koca kafa kim?"

    Sınıfta bir ölüm sessizliği hakimdi. Ve hoca sinirli bir tonda bağırarak soruyu tekrarladı:
    "Koca kafa kim!?"

    Kaçışımın olmadığını anlamıştım ve bir Kara Murat edasıyla "Benim Hocam!" dedim. Artık kızlar da benim lâkabımı biliyor ve deli gibi gülüyorlardı. Hoca Sedat'ı ve Selçuk'u da tahtaya çağırdı ve üçümüze meşhur tokadını attı. Resmen birer pancardık artık. Göz ucuyla Nuriye'ye baktım, hâlâ gülüyordu.

    Neyse, ders zili çaldı. Nuriye gitti ben de eve gittim. Evden en güzel futbol topumu aldım, okul bahçesine gittim. Üç gol attım ve eve gelip anneme her zaman ki gibi sordum:

    "Anne yemek var mı?", "Tarhana çorbası var koyam mı?", "He ana, guy!".

    Biz yemekteyken şehirli kızın akrabaları olan komşumuz bize geldi. Onlara kulak misafiri oldum ve kızın nişanlı olduğunu, yakın bir zamanda evleneceğini duydum. Belli ki kız bana güven vermenin ötesinde evlenmeden önce son bir macera yaşamak istemiş ve bunun içinde beni seçmişti. Çok durmadım bu konunun üzerinde, çorbamı yedim ve odama çekildim, kasetlerimi dinledim, yazı yazdım. O anda telefonuma bir mesaj geldi. Şehirli kızdı bu:

    " Nasılsın, bana verdiğin sözü tutuyor musun bakalım * "

    içimden "Has. ktir!" deyip telefonu yatağıma fırlattım, yazımı yazmayı sürdürdüm, kızı da bir daha aramadım, sormadım. Nuriye ile de doktorun oğlu çıkmaya başladı zaten.
    ···
   tümünü göster