+1
-2
Milli Mücadele’nin en ateşli yılları... işgal kuvvetleri o dönem istanbul’da geceleri sadece balıkçıların sokağa çıkmasına izin veriyor... Eee, ertesi gün Boğaz palamutu, lüferi, tekiri başka türlü sofralarına nasıl gelecek? Biliyor ağızlarının tadını herzeler... Yıl 1920... Bir haziran gecesi... Fenerbahçe Kulubü’nün Dereağzı’ndaki binasının arka tarafında bir teknede hummalı bir hareket var...
Balıkçılar bu kez tekneleri palamutla, lüferle değil, sandı sandık silahla dolduruyor.
Fenerbahçeli futbolcular, işgal kuvvetlerinin elindeki Selimiye Kışlası'na gizlice girip cephaneliği boşaltıyor, silahları ibrahim Ağa çayırına indiriyor, o çayırdan Kurbağalıdere vasıtasıyla silahlar Fenerbahçe Kulüp binasına getiriliyor, daha büyük teknelere aktarılıp inebolu'ya, Milli Mücadelede savaşan Mehmetçiklere gönderiliyor...
•
**
Aylarca süren bu faaliyet sonunda işgal kuvvetlerine bir 'şerefsiz' tarafından ihbar ediliyor.
ingiliz askerleri tan yeri ağarmadan göz gözü görmezken, sinsice sokuluyor kulüp binasına...
Akılları sıra FB'lileri faka bastıracaklar, silahlara el koyacaklar, hepsini ipe çekecekler.
Zaten kızgınlar, Mustafa Kemal'in Fenerbahçeli olduğunu biliyor. Fenerbahçe işgal kuvvetlerinin kurduğu takımları birer birer yeniyor. Sahada alamadıkları intikamı baskınla almak peşindeler.
Fenerbahçe bu faka basar mı gözcü askerleri fark ediyor, klübe haber uçuruyor.
Henüz silahların tamamı yüklenmemiş. Fenerbahçeliler hızlanıyor ama bitecek gibi değil. Silahlar yakalanmamalı, Mehmetçik'e ulaştırılmalı.
Fenerbahçe'nin o dönem ikinci takımında futbol oynamış Refik bey ve Muustafa bey 'Siz devam edin, biz oyalarız' diyorlar.
ikisi de biliyor ki, silahı çektikleri an bunun dönüşü yok, şehit olacaklar. Ama ne gam, "Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır... "
•
**
Refik bey ve Mustafa bey, binaya yaklaşan ingilizlere karşı koyuyor, ateşliyor silahlarını.
Arkadaşlarına vakit kazandırıyorlar. Son silah sandığı da tekneye yüklendikten sonra rahatlıyorlar.
Kısa süre sonra ingiliz askerleri kulüp binasına giriyor, Refik ve Mustafa beyleri şehit ediyor.
Geride bir tek delil yok. Binayı talan ediyorlar, bir mermi dahi bulamıyorlar.
Görev tamamlanıyor. 'Önce vatan" düsturu yerine yerini buluyor.
Deliriyor işgal kuvvetleri komutanı General Harrington, ne olduğunu bile anlayamıyor. Buna rağmen kulübü kapatıyor, binayı tahrip ediyor. Futbolcuların antrenman yaptığı sahayı da kendi topçu birliklerinin hayvanları için ahır haline getiriyor. Bununla da yetinmeyip o dönem kulübün başkanı olan Sabri Bey'i Malta'ya sürüyor.
•
**
Fenerbahçe'den sonsuza kadar kurtulduğunu düşünen General Harrington yanıldığını kısa süre sonra anlıyor.
Milli mücadeleye destek vermek üzere istanbul'da kurulmuş gizli örgüt Müdafa-i Milliye (Mim Mim Grubu) General Harrington'a bir ders vermek istiyor.
Mim Mim grubundan Topkapılı Cambaz Mehmet, General harrington'un otomobli çalarak inebolu üzeriden Mustafa Kemal'e gönderiyorlar. Bir kaç gün sonra Muustafa Kemal o otomobilde görüntüleniyor. General harrington bir kez daha çıldırıyor...
Fenerbahçe Kulübünün kapatılmasına istanbul halkı o kadar tepki gösteriyor ki; sonunda kulübü yeniden açmak zorunda kalıyorlar.
Fenerbahçe, binlerce askeriyle o dönem istanbul'un tek hakimi olan General Harrington karşısında bile yenilmiyor.
•
**
Çünkü büyüktür Fenerbahçe...
Çanakkale'de Kurtuluş Savaşı'nda verdiği şehitlerle büyüktür...
Çok sayıda şehit verip, elde sadece üç futbolcu kalınca sahaya 15-16 yaşlarındaki çocuklarla çıkmasıyla büyüktür...
Vatan savunmasına yaptığı katkılarla büyüktür. işgal kuvvetleri takımlarını yenerek, cephedeki askerlere verdiği moralle büyüktür...
Büyüktür Fenerbahçe...
Fenerbahçe'yi yok etmeyi, tarihten silmeyi deneyenlere karşı verdiği mücadele ile büyüktür.
Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz...
Bugünlerde Fenerbahçe'yi yıkmaya, Fenerbahçe üzerinden hesaplaşmaya çalışanlara tarihi hatırlatmak istedim... mehmet çoşkundeniz posta gazetesi 09.07.2011
Tümünü Göster