0
okula dönüş 3
annem bir şeylerin farkın varmıştı ve ona açılmamı istedi. bende anlattım, yalnız mayo-bikini olayını kimseye anlatamadım.
annem:eğer nasipse olur neden üzülüyorsun dedi?
ben:ailesi şehir dışına 2.kızlarını da vermek istemiyorlarmış.
annem:boşver, başka kız mı yok dedi o zaman.
ben,ben,ben…ben seviyordum selini ama bir taraftanda ailesinin gönlü olsun istiyordum. başka hiçbir kızla yaşamadığım güzellikte anları selin ile yaşamıştım. ayrıca bana katlanabiliyordu, katlanabiliyordu diyorum çünkü bazen kendim bile bana katlanamıyordum.”araya mesafeler girdiği zaman,en büyük aşklar bile bitermiş”.o yaz dilimde hep bu söz vardı..
-selin beni seviyorsa bikini yerine mayo veya daha kapalı bir şey giyebileceğini söyleyebilir, hiç olmazsa yalan atabilirdi ama yapmadı…
-antalya’ya taşınmayacağımı hem o hem de ben biliyordum. yazın geri kalanı, bunları sorgulayarak ve çalışarak geçti.bu arada arabamızı satıp,hep düşlediğim honda civic’e bu yaz kavuşmuştum.her halde bu yazı kurtaran tek güzel şey o olmuştu.
okula dönme zamanı gelmişti.bu sene yurtta şenlik olacaktı, çömlerimizin çömleri geliyordu,bir şeyler yapmamız lazımdı.
ali reis oldu. yeni gelenden 4-5 tanesini odalarından önce aganin(keşanlı ali) yanına zütürdük. alide bir ses vardı, bağırdığı zaman sesi boyunu aşar.ama kimseyle tartıştığını görmedim daha.biz “ağam buyur, varmı bir emrin” diyoruz.. çocuklar tırsmaya başladı nereye geldik dercesine. yeni gelenler şinav çeksin bakayım dedi. hepsi yattı sayamadım, baya bir çektiler. kalktıkları zaman ben girdim lafa,”ayak bastı parası+baklava=50 tl kişi başı vereceksiniz.”
çocuklar biraz ağlansa da para verdiler bizde abartmayalım dedik verdik paralarını geri yolladık. çocuklar çıktılar,biz planlara devam ediyoruz. gece biri kalkacak bizimkileri uyandıracak. kalktık gece,şu erkeklerin traş köpüklerini yeni gelenlerin ellerine ve yüzlerine sıkıp, kaçtık.sabah uyandığımızda yeni gelenler nerden geldik bu yurda,hay ..? diye söyleniyorlardı.biz ise çok eğlenmiştik.
i̇lk zamanlar yoklama alınmıyordu, selin geç geleceğim canım diye haber vermişti. onsuz okul, kabak tadı veriyordu ama yaşamak zorundaydım. nete sarmıştım ama okulun net kafesine ne zaman gitsem, kapalıydı.bilgisayar öğretmeni ile konuştum “eğer gerekirse,ben açar ilgilenebilirim” dedim.o da kabul etti ve anahtarı verdi.
i̇lk zamanlar pek kimse gelmiyordu, daha sonra açık olduğunu duyan gelmeye başladı.bir ara hatırlıyorum 2 saat sonrasına bile nete girmek için bilgisayar kiralayan vardı. bunun dışında hocaların tezlerini yazıyordum. biraz hamallıktı ama hem hocalarla,hem de kişileri tanımak adına güzeldi.
bir derse girdik, çelik yapılardı sanırım. öndekileri dürttüm bari siz susun dedim. öğretmen görmüş,-noldu der gibi kaş göz yaptı bana. hocam sizi duyamıyorum dedim gülerek.o da az sora duyarsın dedi. bende balık baştan kokar dedim. hoca duyunca tepesi atmış.ne demek istiyorsun sen dedi? kaldırın defterleri, anlattığım yerlerden ön vize yapacağım demez mi?
yaptı 1 hafta sonra net kafeye geldi tezi varmış.sen!? dedi. buyrun hocam ben?! dedim.
hoca:tezim vardı yazabilirmisin?
ben:gecen haftaki olayı unutacaksanız yazabilirim dedim.
hoca:bir daha tekrarlama dedi.
ben:dersim var ancak aralarda yazabilirim dedim. onun dersiydi birde.sen derse gelme ben ayarlarım dedi. 17 sayfayı temize çekmemi istiyordu.. ondan sonraki hocadan da izin almış rahatça yazmış ve teslim etmiştim.ama gözlerim ağrıyordu.
isparta öyle bir yer ki,sabah günlük güneşlikti. kısa kollu okula gittik, öğlen hava bozdu, yağmur yağmaya başladı.1-2 saat sonra da inceden başlayan kar bildiğimiz lapa lapa kara dönüştü. okuldan durağa doğru yürürken bizim sınıftan ayfer, sırtımdan içime kar attı.i̇liklerime kadar titremiştim. ayferi ayak basılmamış bir yerde kara yatırdım ve karları alıp yüzüne yedirdim. zavallı kız, çok gülmüştüm o haline…
yurttayken fatih içelim bu gece dedi.”devlet yurdunda içki…yakalarlarsa hepimizi atarlar olm” dedim.
fatih:ben sokacam.siz yardım edeceksiniz.
ben:nasıl olacak o?
fatih:biri burayı arayacak.3 kişi girişe baraj kuracak,ben arkadan çantayı göstermeden çıkacağım dedi. mantıklıydı ve çıkardıkta.
fatih votka, bira ve şarap getirmişti. votka ile bira neyse de,o şarap köpek öldüren miymiş neymiş tadı mazot gibiydi.bir fırt zor alabildim.ben bunları yaşarken selin, gelmiş hatta gecen sene ondan önceki maceralarımın hepsini dinlemiş. mesaj geldi sarhoştum ve zor okudum:”gecen sene çok uslu durmuşsun. aferin!”
sallamadım ve cevap yazmadan uyudum. umursamazlıktan değil, cevap yazsam kesin kırıcı olacaktım ve selin ile bitirmeyi o an istemiyordum…
ev
eski günlerdeki gibi, yasin-su / ben ve selin birlikte geziyorduk. yasin ramazanın ilk günleri sürekli su ile kavga ediyordu.”ne oldu yasin?”diye sordum. arkadaşları evden ayrılmış,tek başına ev masraflarını karşılayamadığını,bu olayın ilişkisine de negatif yansıdığını bir an önce yanına arkadaş bulması gerektiğini söyledi.”ben sana destek çıkarım” dedim. zaten bütün günümüz birlikte geçiyor, akşamda birlikte kalırız deyince bu fikir ikimizin de hoşuna gitti.
yurttan 10 gün izin alıp yasinlere geçtim. ramazanın 5.günüydü sanırım.o gün hayatımı kelimelere sığdıramayacağım güzellikte anlara şahit olmuştum. artık ölsemde gam yemem dedirtecek cinsten!
su ve selin geldi, topun patlamasına 1 saat vardı alışveriş yapmıştık yasinle. oturduk ve konuştuk sonra kızlar bir şeyler hazırlamaya başladılar.bir ara su geldi ve yasin ile uzun uzun konuşmaya başlayınca ben “seline bakayım” dedim.
selin…salata yapiyordu.ona mavi’den aldığım jeanı giymiş üzerinde ince, kırmızı boğazlı bir kazak vardı. arkasından sarıldım, önce irkildi.
selin:canım, senmiydin? dedi.
ben: başka birini mi bekliyordun yoksa dedim?
güldük ve salatayı birlikte yaptık.o an inanılmazdı, tıpkı evli bir çiftin mutfak muhabbetlerine dönmüştü. bitince içeri geçtik ve top patladı. fikir kimden çıktı bilmiyorum ama kağıt oynadık bulaşıklar için. kızlar kaybetti, yasin içeride televizyon izlerken ben tatlı ve kola almaya çıktım. 2 kilo baklava + kola ve ekmek aldım sahur için. birlikte sarılıp tatlımızı yedik ve kola içip televizyon izledik biraz, sonra yasin ile su ben ile selin odamıza çekildik. selin ışığı açmaya çalışırken, elini elimin üstüne koydu ve
-“açma” dedi. neden diye soramadım. baştan çıkarmanın yeni şekli bu mu diyemeden öpücükler,ses tonu ve temas ve tatlı yetmişti beni alevlendirmeye…ramazanda bile bu durumdaydık, sabaha karşı davulcunun geçtiğini duyduk ve durduk. davulcudan çok korkarmış küçüklüğünden beri.. şaka gibi gelecek belki ama 1 hafta sadece yiyecek almak için dışarı çıkıyorduk. okul,ramazan, yasin veya su kimseyi takmıyorduk. yaptığım çok yanlıştı ama…hayatımda o vardı! yanlışın pek önemi kalmıyordu selini düşününce. okula tekrar gitmeye başlamıştık, oruç tutuyorduk ve selinle evli bir çift gibiydik artık. mutluydum,hem de çoooookk
Tümünü Göster