1. 176.
    0
    mesela ç. özek, devlet ve din adlı büyük kitabında, “osmanlı devletinin klagib bir teokrasi olduğunu söyleyebilme olanağı bile yoktur.” diyor özek : “teokrasinin ilkelerinin tersine, osmanlı düzeninde, ‘devlet maslahatı” din maslahatından (işlerinden) üstün tutulmuş, dinsel olmayan hukuk ve toplumsal ilişkiler ‘devlet maslahatı’ gereği varlığını sürdürmüştür.”

    niyazi berkes’e göre de osmanlı padişahlığı bir din hükümdarlığı değil. osmanlı devleti hususunda 19. yüzyıldan önce teokratik sıfatını kullanmamak gerektiğini belirtiyordu. yani osmanlı’da iktidarını tanrı’nın temsilcisi olarak tasarruf etmeyen bir hükümdar vardı, diyor berkes.

    fakat ilginç olan nokta, hükümdarın aynı sistem içinde birden bire tanrı’nın temsilcisi gibi olması. bunu izah etmek zor tabii.

    ama sanırım, bu konuda devletin teokratik oluşunu biz birbirine karıştırıyoruz. mesela, kanun-i esasi’de “devlet-i osmaniye’nin dini, din-i i̇slamdır” deniyordu. bunu görünce, ara tonları ayırdetmeyi bilmeyen bizler, “demek ki, din ve devlet birbirinden ayrılmamış, ayrılmamış olduğuna göre bu sistem laik değil, madem ki laik değil, onun mutlaka karşıtı olan teokratiktir” şeklinde basit ve aceleci bir mantık oyunuyla derhal belirli bir sonuca varıyoruz
    ···
   tümünü göster