1. 76.
    0
    @68 (hatta gandalfintorunu)

    dostum istanbul gibi yerlerde elbette camii dışına taşma durumları vardı. lakin bu taşma olayı genelde merkezi ve işlek yerlerde camii sayısının az oluşundan kaynaklanıyor. biri kadıköy rıhtımda, birisi bahariye yolunda ve birisi de kadıköy pasajına doğru olmak üzere 3 camii var mesela. buralar bir hayli dolu olurdu cuma günleri. lakin daha yukarıda, yeldeğirmeni'nin üst taraflarında yer alan camii bomboş olurdu. neden? fazla zamanı olmayan çalışanlar ve kusura bakma ama biraz da mahalle baskısı şeklinde, çalıştığı yerdekiler tarafından "hadi oğlum, gelmiyor musun cuma'ya?" şeklinde zütürülenler hep buralara doluşurdu. öyle ki, namazdan sonrası için kalmayıp, aceleyle işine dönen adamları çok gördüm.

    gel gelelim ki her yer istanbul değil. heryerde nüfus o boyutta değil. ben antalya merkez'de oturuyorum. mahallemde 2, üst mahallede 2, alt mahallede 1, arka mahallede 1 olmak üzere 6 camii bulunuyor etrafımızda. bunların en ufağı 150 kişi kapasiteli, en büyüğü ise 350 kişi kapasiteli. 350 kişi kapasiteli olan camii'nin imamı tanıdığımız. ve cumalar'a katılan kişi sayısının 50-60 civarında olduğunu söylüyor. bunun nedeni, mahallemizdeki ve komşu mahallelerdeki insanların, genelde sabah 8'de şehir merkezindeki işlerine gidip, akşam 6'da evlerine dönen kişiler olması. haliyle cumalar'a katılanlar, yaşlılar ve mahalle esnafından olanlar. e bu kadar çok camii olunca, esnaf bile kendisine yakın olana gidiyor. dolayısı ile hiçbirisi dolmuyor. yani biraz da şehirden şehire, kültürden kültüre değişiyor bu durum.

    ha açıkça söylemem gerekirse, yalnızca ezan değil, ramazan davulunun, gereksiz yere çalınan kornaların, sabah 8 akşam 5 arası sürekli çalan okul zillerinin, sırf trafikteki üstünlüklerinden faydalanma adına gereksizce açılmış ambulans sirenleri, mahalle arası kına-düğün cümbüşü; bana göre çoğu zaman gereksiz yere yapılmış gürültüler oluyor. bir de teknoloji gelişti artık. insanlar alarmlarını kurup kalkıyor iftar yapmaya mesela. ama ramazan davulu adettir. gelenektir. davulcu iyi çalıp, güzel mani okuyan birisiyse eğlencelidir de hatta. ama şunu da biliyorsun ki o bile artık bir rant. davulcu seçimleri, kanlı bıçaklı olabiliyor. ve genelde davulcular, davulu yolda yuvarlar gibi sesler çıkarıyorlar. ya da ritmik olmayan şekilde her üç adımda bir "dan-dan... dan-dan" diye vurup geziyorlar. herşey uyku demek değil elbet. ama cenazesi olanlar? hastası olanlar? bebeği olanlar? kendisi ağır hastalık geçirenler? bunların huysuzlukları anlaşılabilir olmalı. kızılmamalı bu insanların tepkilerine. ezan'a değil, okuyanın sesine ve okuyuş biçimine yorum yapılıyorsa özellikle de.

    inanmamak başka birşeydir elbet. şüphe etmek ve sorgulamak da kaçınılmazdır. bunu yaparken, cümlelerimizin altı dolu olmalı. araştırmalı, çözmeye çalışmalı ve cevap bulamadığımızda sormalı veya tartışmaya girmeliyiz. ilk entry'de ne denmek istendiğini bir önceki mesajımda söylemiştim. olayın ondan sonra nereye geldiği, ilk entry'i yazan arkadaşın konuyu nerelere saptırdığı falan, pek ilgimi çekmiyor. bunun da savunmasını yapmak bana düşmez.

    karşılıklı anlayış ve saygı ile bir yerlere varabileceğimizi düşünüyorum sadece. yani yüzlerce yıllık bir geleneği, belli bir azınlık istemiyor diye kaldıramazsınız elbet. ama en azından, o azınlık için tahammül edilebilir bir hale getirebilirsiniz.

    özet: ramazan davulcuları dave lombardo'dan ders alsın.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster