1. 1.
    0
    ben de bunu pek kayda deger görmeyerek zât-i sâhâneye verecegim listenin içerisine almadim.

    ancak huzûrda, pâdisâh âdeti üzere herseyi ayri ayri gözden geçirdikten sonra ilâve etti:

    "–baska birsey var mi?"

    "–kayda deger birsey yok efendim!" dediysem de sultân'in israrla suâlini tekrarladi ve:

    "–sen kayda deger saymadigini da söyle!" dedi.

    bunun üzerine mâlum telgraftan bahsettim. arza degmeyecegini düsünerek listeye almadigimi bildirdim. hüzünlenerek tâlimat verdi:

    "–hemen getiriniz!"

    saskin bir vaziyette telgrafi getirdim. sultân, orada yazilanlari dikkatle okudu. ardindan düsündügümün tam aksine derhal saray doktorunu çagirtarak bana döndü:

    "derhal beraberce lâleli'ye gidiniz ve dogum yapacak olan kadincagiza gerekli müdâheleyi yaptiriniz!" diye ferman buyurdu.

    sultân'in bu emri üzerine saray doktoru ile o memurun evine gittik. vazîfemizi yerine getirip hastaneden döndügümüzde ise, vakit sabaha yaklasmisti. saraya girince, kapinin sesinden bizi farkeden sultân, perdeyi araladi ve eliyle "gelin" diye isâret etti.. odasinin igiblari yaniyordu. demek ki, sabaha kadar ibâdet ve duâ ile mesgul olmustu.

    hemen huzûruna girdik. neticeyi sordu. oldugu gibi anlattim:

    "–sultânim, dogum bir hayli müskil oldu. ancak mütehassis doktorlarin gayretleri ile hasta kurtuldu elhamdülillâh.. bir erkek çocuk dünyaya getirdi. adini da abdülhamîd koydular. sabaha kadar gözyaslari içinde zât-i âlînizin ömür ve devletlerine duâ ettiler... "

    bizi ayakta dinleyen milletin merhametli babasi olan hünkâr, bu durum üzerine rahatlayarak derinden bir "elhamdülillâh" dedi. sonra paravananin arkasina geçerek iki rek'at namaz kildi.

    osmanli devleti'nin 620 senelik san ve seref dolu târîhini sâir ne güzel hulâsa eder:
    ···
   tümünü göster