0
hal' mes'ûmdur (ugursuzdur)! sultân abdülazîz hal' edildi. arkasindan koca rumeli elden gitti. rumeli'den milyonlarca muhâcir istanbul'a geldi. medrese ve câmîler, lebâleb bunlarla doldu. ben o zaman medrese talebesiydim. yetîm çocuklari sirtimda tasimaktan omuzlarim çürümüstü. mâdem ki ille de pâdisâh'in hal'ini arzu ediyorsunuz, kendisine arzediniz; o, kendi kendisini azletsin!.." dedi.
bu münâkasaya sâhid olan talat pasa, ipin ucunun elinden kaçacagini anlayinca, ulemâdan olan milletvekillerine istenilen fetvâyi vermeleri için baski yapti. bu baski neticesinde tefsir sâhibi elmalili hamdi efendi'nin takrîri (söyleyip yazdirmasi) ile sultân abdülhamîd han hakkindaki mâhut hal' fetvâsi ortaya çikti.
hazindir ki, bu keyfiyeti sultân abdülhamîd'e teblig için parlementoca seçilmis bulunan dört kisilik hey'ete israrla selânik meb'ûsu yahûdî emanuel karassou efendi kendisini de dâhil ettirmisti. o koca sultân, bu hey'ette su yahûdî çifiti da görünce, digerlerine dönüp:
"–sizler müslümansiniz! beni halîfe olarak görüp görmemeyi arzu etmek hakkinizdir. lâkin bu yahûdînin aranizda isi ne?!." demekten kendini alamadi.
onlar da, bu söz üzerine baslarini önlerine egdiler. o zaman sultân, bütün bu olanlarin mukadderât îcâbi oldugunu düsünerek:
"bu, azîz ve alîm olan allâh'in takdîridir... " meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.
azledildikten sonra...
hal' edilmesinin hemen ardindan sultân, kasden bir yahûdî muhiti olan selanik'e gönderilip orada zengin bir yahûdî âile olan alâtîn-i biraderler'in kösküne hapsedildi. burada siradan bir adama bile revâ görülmeyecek zulüm ve baskilar altinda tutuldu. çoluk-çocuk bütün âile efrâdi günlerce aç birakildi. "emlâk-i sâhâne"si millîlestirildigi (!) gibi, menkul serveti de tamamen elinden alindi. hareket ordusu, istanbul'a geldiginde pâdisâh'in tahttan indirilmesini mutaakiben yildiz sarayi'ni tamamen yagmalayarak zenginlesmis bulunan subaylar, bir de bu sürgün hâdisesinden sonraki yagma ile "orduya hediye" (!) adi altinda âdetâ büyük bir servete kondular. o derecede ki, takriben on yil sonra sultân vahidüddîn merhûmun tâlimati ile yapilan tahkîkatta ortaya çikan tablo yüz kizarticidir. yagmagir ve hirsizlarin listesi, hareket ordusu mahmud sevket pasa'dan baslayarak en küçük zâbite kadar kocaman bir liste teskil etmis, fakat o buhranli zamanda bu hiyânetin hesâbini sormak -maalesef- mümkün olmamistir.
sultân abdülhamîd han'i bertaraf eden ittihat ve terakkî erkâni ülkeyi câhilâne bir sûrette idâre etmeye basladi. yumusak huylu pâdisâh sultân resâd, kendilerinin elinde âciz bir kukladan farksizdi.
ittihat ve terakkî hükûmetinin gaflet ve cehâletleri, birçok aci felâketlere sebeb oldu. trablusgarb'daki mahallî mukâvemet devâm ederken balkan harbi çikti. ordunun hiçbir ciddî hazirligi ve istihbarati yoktu. düsmanin sür'atle ilermesi karsisinda selânik'i tehlikede gören ittihat ve terakkî hükûmeti, sultân abdülhamîd'i oradan istanbul'a nakletmek tesebbüsünde bulundu. sultân abdülhamîd, ne sebeple istanbul'a nakledilmek istendigini sorunca, kendisine karsi karsiya bulunduklari askerî tehlike nakledilerek, düsmanin selânik'e yaklasmakta oldugu bildirildi. pâdisâh'in dis dünyâ ile yillardan beri bütün alâkasi kesilmis bulundugundan olup bitenlerden haberi yoktu. durumu ögrenince dehsete kapildi ve:
"–gâlibâ siz kiliseler mes'elesini hallettiniz!.." diye hicranla haykirdi.
ardindan bunu kendisine haber veren râsim bey'e büyük bir öfke ile:
"râsim bey! râsim bey!.. selânik demek, istanbul'un anahtari demektir! ordumuz nerede, askerimiz nerede?.. ecdâd kanlariyla sulanan bu topraklari nasil terkederiz? biz buralari birakip gidersek, târih ve ecdâd bizim yüzümüze tükürmez mi?.. birâderim hazretleri, buranin tahliyesine râzi mi oldular? nasil olur? hayir, ben râzi degilim!... yetmis yasimda olduguma bakmayin! bana bir tüfek verin, asker evlâdlarimla beraber selânik'i son nefesime kadar müdâfaa edecegim... " dedi.
fakat kendisine sultân resâd'in selâmi ve ricâsi iletilince, bir osmanli hânedâni mensûbu olmanin mes'ûliyeti ile pâdisâh'in irâdesine boyun egmek zorunda kalarak istanbul'a nakledilmeyi kabul ederken, büyük bir teessür içindeydi.
dogruydu. balkan kavimlerinin aralarinda bir ittifak kurulmasinin asil sebebi, kiliseler mes'elesinin halledilmis olmasiydi.
oysa abdülhamîd han, istanbul'da balat'taki rum ortodoks patrikliginin karsisina bunlarin rum patrikligine muâdil ve onunla ayni hukûka sahib "erksahlik" adiyla bulgar kilise riyâsetini te'sis etmisti. patrikhâne demek olan bu müessesenin binasini da, bir gecede monte ettirmisti.
bu surette bulgar kilisesi, sultân abdülhamîd'in bu siyâsî manevrasi ile teessüs etmis oldu. bu bir ihtiyaç oldugu ortaya çikinca, bulgar ve rumlar'in müstereken oturduklari yerlerde kavga basladi.
Tümünü Göster