1. 8651.
    +26 -2
    **boş bir ormanda önünü hayal dünyana göre tahmin ederek
    ama asla ne beklediğini bilemeyerek
    yürümektir, hayat
    benim yoluma çıkan
    gönül akarsularından şelale manzaralı
    kelebeklerin hangi çiçeğe konmak için seçim yapmakta zorlandığı
    bir yoldu şimdilik
    geçtiğim köprülerde üvey dayı sahibi olarak ayılara rütbe taktım
    yaşım hep büyüdü
    durdurulamadı zaman
    geçen yıllara isyan ettirmeyen birisini çıkardı Rab karşıma
    insanlar için en değerli elmas
    bulununca dikkat etmezsen keser elini
    o elmasım oldu
    kesti bir kaç kez elimi
    kolye yapıp kalbime asıncaya kadar
    onun değeri sayesinde bende hayatın değerlerinden yararlanıyordum
    nasıl mı en kral mekanda kahvaltı yaparak
    annemden babamdan bana miras hayatta
    bir iki dilim peynir
    ev çıtlatması bir kaç zeytindi benim gördüğüm
    ama gittiğimiz restorandaki
    açık büfede peynir çeşidi bile en az 20 taneydi
    teşekkür etmem gereken
    annesi ve babasımıydı
    ebru muydu
    yoksa aşk mıydı
    otel düzeninden bildiğim kadarı ile
    tabağı tıka basa doldurmak
    görmemişlikti
    en azından ben öyle yapanlara yuh diyordum
    bana da yuhlar olmasın diye
    ebru ne alırsa bende aldım
    belki doymazdım ebrunun yediklerinin aynısı ile ama
    göz doygunluğu yeterdi bana
    zaten gönlümü aşkı ile emziren ebru idi
    kendime harcamalar yapabilme lüksü veren babasıydı
    tek verebildiğim karşılık ise kendim olmaktı
    barda çalıştıktan sonra tatile gelince yaz günü biraz soğuyor gibiydi alın terim
    kahvaltıyı yaptıktan sonra kahve ile mideleri kafeinledik
    daha sonra denize doğru yol aldık
    daha önceleri denize girdikten sonra kurumak için kendimi güneşe bırakacağımda
    kumla aramda sadece havlu olurdu
    ama şimdi kumla aramıza şezlongdu da almıştık
    zenginlik güzel şeydi amk.
    -gel sana yüzme öğreteyim dedi ebru
    bilmiyorum sanki amk
    şuna beraber yüzmek istiyorum desene direk
    bana şaka yaparken dikkatli olmak gerektiğini unuttuğu için pişman ettim onu
    dalgaların kumlar üzerindeki son durağına kadar gelip
    -nasıl yüzeceğim anlat bakayım dedim
    -kaç kere yüzdük beraber sanki bilmiyorsun dedi
    -unuttum dedim
    -gel göstereyim dedi
    -önce sen göster bi dedim
    o biraz daha denizin içine girip
    deniz görmüş mutlaka herkese yapılmış şaka olan
    bana su fırlattı
    sonra sizinde tahmin ettiğiniz bir ıslatma kavgası
    her zaman olduğu gibi erkeğin galibiyeti ile tamamlandı
    biraz yüzdükten sonra
    ayaklarımızı yere basıp kafamızı suyun üstünde tutabileceğimiz son derinlikte
    ebru bana sarıldı
    gözüm direk unutmuş olduğum annesi ve babasına gitti
    ama onlar kendi aleminde
    biri kitap okuyacam diğeri de bulmaca çözecem diye uğraşıyor
    amk. tatilde kitap mı okunur.
    zütünü başını tavuk döner gibi döndür
    önce kıpkırmızı ol sonra da zencimsi bir görünüme bürün
    baktım onlar bakmıyorum
    ebrunun boyunun benden 10 cm kısa olmasının dengesini
    boynuma sarılması ve suyun kaldırma kuvvetini kullanarak ağırlığını bana vermesi ile çözdük
    hala bakan olmadığını görüp
    -tuzlu bi öpücük alabilir miyim dedim
    o zaten dünden razı
    hal böyle olunca anne baba gözetçisi de ben oldum
    onların bakmıyor olduğundan emin olduğum zamanlarda öpüştük
    dudaklarımın morarmaya başladığını ellerimin deniz suyundan pörtlediğini farkedince anladım
    artık dışarı çıkma zamanı gelmişti
    yüzerek sahile doğru ilerledik
    yürüyerek çıkmaya başlayıp
    göbek altım da sudan kurtulunca
    hemen suya geri dönüp
    -sen devam et benim az işim var dedim.pis pis gülerek
    canavar uyumamış hala
    annesi ve babasının yanına gittiğimde ilk dikkat çekecek şey o olmasın diye beklemem lazımdı
    bir iki kulaç daha atıp kısa bir açılma ile tekrar uyuttum
    ve bende gidip yerimi aldım şezlongdaki
    ebrunun benimle dalga geçercesine gülüşünün sebebini bir tek ikimiz biliyorduk
    bunu da anlatmazdı herhalde amk.
    anlatmadı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster