+26
-2
**boş bir ormanda önünü hayal dünyana göre tahmin ederek
ama asla ne beklediğini bilemeyerek
yürümektir, hayat
benim yoluma çıkan
gönül akarsularından şelale manzaralı
kelebeklerin hangi çiçeğe konmak için seçim yapmakta zorlandığı
bir yoldu şimdilik
geçtiğim köprülerde üvey dayı sahibi olarak ayılara rütbe taktım
yaşım hep büyüdü
durdurulamadı zaman
geçen yıllara isyan ettirmeyen birisini çıkardı Rab karşıma
insanlar için en değerli elmas
bulununca dikkat etmezsen keser elini
o elmasım oldu
kesti bir kaç kez elimi
kolye yapıp kalbime asıncaya kadar
onun değeri sayesinde bende hayatın değerlerinden yararlanıyordum
nasıl mı en kral mekanda kahvaltı yaparak
annemden babamdan bana miras hayatta
bir iki dilim peynir
ev çıtlatması bir kaç zeytindi benim gördüğüm
ama gittiğimiz restorandaki
açık büfede peynir çeşidi bile en az 20 taneydi
teşekkür etmem gereken
annesi ve babasımıydı
ebru muydu
yoksa aşk mıydı
otel düzeninden bildiğim kadarı ile
tabağı tıka basa doldurmak
görmemişlikti
en azından ben öyle yapanlara yuh diyordum
bana da yuhlar olmasın diye
ebru ne alırsa bende aldım
belki doymazdım ebrunun yediklerinin aynısı ile ama
göz doygunluğu yeterdi bana
zaten gönlümü aşkı ile emziren ebru idi
kendime harcamalar yapabilme lüksü veren babasıydı
tek verebildiğim karşılık ise kendim olmaktı
barda çalıştıktan sonra tatile gelince yaz günü biraz soğuyor gibiydi alın terim
kahvaltıyı yaptıktan sonra kahve ile mideleri kafeinledik
daha sonra denize doğru yol aldık
daha önceleri denize girdikten sonra kurumak için kendimi güneşe bırakacağımda
kumla aramda sadece havlu olurdu
ama şimdi kumla aramıza şezlongdu da almıştık
zenginlik güzel şeydi amk.
-gel sana yüzme öğreteyim dedi ebru
bilmiyorum sanki amk
şuna beraber yüzmek istiyorum desene direk
bana şaka yaparken dikkatli olmak gerektiğini unuttuğu için pişman ettim onu
dalgaların kumlar üzerindeki son durağına kadar gelip
-nasıl yüzeceğim anlat bakayım dedim
-kaç kere yüzdük beraber sanki bilmiyorsun dedi
-unuttum dedim
-gel göstereyim dedi
-önce sen göster bi dedim
o biraz daha denizin içine girip
deniz görmüş mutlaka herkese yapılmış şaka olan
bana su fırlattı
sonra sizinde tahmin ettiğiniz bir ıslatma kavgası
her zaman olduğu gibi erkeğin galibiyeti ile tamamlandı
biraz yüzdükten sonra
ayaklarımızı yere basıp kafamızı suyun üstünde tutabileceğimiz son derinlikte
ebru bana sarıldı
gözüm direk unutmuş olduğum annesi ve babasına gitti
ama onlar kendi aleminde
biri kitap okuyacam diğeri de bulmaca çözecem diye uğraşıyor
amk. tatilde kitap mı okunur.
zütünü başını tavuk döner gibi döndür
önce kıpkırmızı ol sonra da zencimsi bir görünüme bürün
baktım onlar bakmıyorum
ebrunun boyunun benden 10 cm kısa olmasının dengesini
boynuma sarılması ve suyun kaldırma kuvvetini kullanarak ağırlığını bana vermesi ile çözdük
hala bakan olmadığını görüp
-tuzlu bi öpücük alabilir miyim dedim
o zaten dünden razı
hal böyle olunca anne baba gözetçisi de ben oldum
onların bakmıyor olduğundan emin olduğum zamanlarda öpüştük
dudaklarımın morarmaya başladığını ellerimin deniz suyundan pörtlediğini farkedince anladım
artık dışarı çıkma zamanı gelmişti
yüzerek sahile doğru ilerledik
yürüyerek çıkmaya başlayıp
göbek altım da sudan kurtulunca
hemen suya geri dönüp
-sen devam et benim az işim var dedim.pis pis gülerek
canavar uyumamış hala
annesi ve babasının yanına gittiğimde ilk dikkat çekecek şey o olmasın diye beklemem lazımdı
bir iki kulaç daha atıp kısa bir açılma ile tekrar uyuttum
ve bende gidip yerimi aldım şezlongdaki
ebrunun benimle dalga geçercesine gülüşünün sebebini bir tek ikimiz biliyorduk
bunu da anlatmazdı herhalde amk.
anlatmadı.
Tümünü Göster