+7
türkiye gençliği olarak senelerdir şu veya bu ideolojik düşünceye mensup kişilerin özgür iradelerimize ket vurduğunu seyredip durduk. bizler gene senelerdir halkımızın tepkisiz kalamadığı "türk aile yapısı", "çocuklarımızın ve gençlerimizin gelişimi" gibi demagojik söylemlerin arkasına sığınarak türlü özgürlüklerin kısıtlanması, yaşam alanımızın daraltılması yoluyla adeta sindirildik.
fakat bu son!
isteyen herkesin özgür iradesi sayesinde olumlu/olumsuz etkilerinden sakınabileceği kavramların, zarar verme olasılığı olduğu gerekçesiyle yasaklanması her açıdan insan haklarına aykırıdır. söz gelimi, halk açık yerlerde sigara içilmesi, bundan rahatsızlık duyması söz konusu insanların özgürlüğünü kısıtladığından yasaklanması makul görünen bir etkinlikti ancak hiçbir şekilde dahil olmak istemeyenin kimse tarafından davet dahi edilmeyeceği bir platformun sakıncalı bulunması o kişileri geri zekalı, kolay kandırılabilir kişiler durumuna düşürmektedir.
ama dini, ama siyasi ideoloji olsun hiç bir kapsam, kendi dayattığı yaşam biçimine uygun düşmeyen sosyal, sanal ya da gerçek ortamları dağıtmak, dileyenin katılımını engellemek lüksüne sahip değildir. btk adı verilen kuruluşun hangi ahlaki, siyasi ya da ideolojik parametrelerle hareket ettiğini bilmiyor, bunların, bizim yaşam biçimimizi belirlemesini anlayamıyoruz.
bilindiği gibi çok kolaylıkla ve ücretsiz olarak edinilebilecek internet filtreleri mevcuttur. dileyenin çocuğunu bu yollarla baskı(!) altına alabileceği, dileyenin özgür bırakabileceği bir internet ortamı günden güne daha da steril hale gelmektedir.
evet, internetin amacı dışında kullanılmakta olduğunu, web'in korsancılıkla, tacizle, çocuk ferresiyla bir çöplük haline geldiği tartışmasızdır. ancak bunun önüne geçebilecek olan şeyin son derece bilinçli birer kullanıcı haline getiren eğitim politikası yerine yasakla sindirilmesi çeşitli ülkelerde ve ülkemizde milyon defa yaşanmış ve hiçbiri olumlu sonuç vermemiş bir tavırdır.
insanlık tarihinde hiçbir zaman bir yasağın geri tepmediği görülmemiştir. bırakın düzenlemeyi, başa daha fazla bela olmuştur. nitekim internet yasağı da buna dönüşmeye teşnedir. ve bizler, sizin bizden daha iyi bildiğiniz gibi, ahmet şık'ın kitabını internetten paylaşmaktan korkmayan, karanlığa karşı bir dakika ışıklarını söndürmekten imtina etmeyen bizler, koyduğunuz yeni yasağı da delmenin yollarını bulmaya muktediriz. ancak istemediğimiz, bu yasakların size de bize de son tahlilde ortaya çıkacak olan tutuklama, en iyi ihtimalle göz altına alma, hadi zolayalım, en hafifinden internetsiz geçen günler vb. şeklinde geri dönmesi.
ne ölçüde etkili olacağı şöyle dursun, her halükarda insan haklarına aykırı, halkını aptal yerine koyan bir tavır içindesiniz. daha fenası bunu yaparken hiçbir bilimsel yöntemden bahsetmemektesiniz. yasakların kapsdıbını belirleyen parametrelerin neler olduğundan bahsetmemeniz bizi üzmek yerine sinirlendirmekte ve size geri dönüşü çirkin olacak yöntemlere sürüklemektedir.
örneğin ferregrafinin sağlıksız bir şey olmadığı, sağlıklı koşullarda uygulandığında insan sağlığı için ihtiyaç niteliğinde bir etkinlik olduğu bütün dünyaca bilinmektedir. dünyanın en ebleh halkı diye andığımız amerikan halkı dahi ferregrafiye sürüklenmiş, uyuşturucu batağında sürüklenen bir kitle değildir.
devvlet eğer interneti ferregrafiden başka bir işe yaramayan bir ortam olarak görüyorsa bile gene de bu bahsi geçen yasaklar tehlikelidir. bildiğiniz gibi devletin "genelev" işletmesinin de bir sebebi vardır. süleyman demirel örneğiyle karikatürleşen o söylem, esasen çok da saçma değildir. devletin genelev işletmesinin sebebinin fuhuşun sokağa ve sağlıksız koşullara yayılması ise eğer, devlet internet hususunda da aynı yaklaşımı sergilemesi gerekmektedir.
90'lı yılların ortasında internetin hayatımızda daha etkin olmasıyla çöpe atılan milyarlarca ferre cd ve çeşitli döküman, yeniden üretilmesi zor olmayan şeylerdir. ferre sektörüne en küçüçk bir darbe bile vurmayacak olan bu hareket, zaten çok azı ferregrafik materyallere tutkun olan koskoca bir toplumun kendini sapık gibi hissetmesine sebep olacaktır.
halkımızın kayıtsız kalamadığı "çocuk tacizi" gibi konulara internetin ev sahipliği yaptığı söylemi tamamen tevatürdür, saçmalıktır. internet elbette bu tip yoz eylemleri de içerir ancak internetin her şeyden önce bir kitle iletişim aracı ve bilgi deposu olduğuna odaklanılmalıdır.
evimizde çocuklarımız olduğu gerekçesiyle ferregrafik görüntüler içeren web sitelere girmemizin engellenmesi, girmiyor olsak dahi bizi sıradışı fikirlere yöneltecek abuk subuk bir katalizördür adeta.
bunu yapmayın!
biz nereye ne zaman gireceğimizi biliyoruz. siz de bırakın ferregrafiyi, istersek aynı danda üç hayat kadınıyla bir gece geçirebileceğimiz bir ülkede, atmosferde yaşıyor olduğumuzun farkındasınız. gençlere ve çocuklara yönelmiş olan her tür tehlikeyle başetmişsiniz gibi gücünüzün ancak gençlere yetmesi, elinizin uzanabildiği ortamları dağıtmanız basiretsizliğinizden başka bir şey değildir.
çocuklarımızın, bizim eğitimimize ve korumamıza ihtiyacı var, sizin onları bizden korumanıza değil.
her şeyden önce dipçikle ölen çocukların ülkesinde çocukları korumak devletten çok bize düşer ve biz, tarihinde üç darbe görmüş olan, son yüzyılda iki dünya savaşı yaşamış olan, sıkı yönetim görmüş olan kişiler olarak, çocuklarımızı sizin baskınızdan nasıl koruyacağımızı çok iyi biliyoruz. tekrar söylüyoruz, istiyoruz ki sizin bizi görmek istemediğiniz kişilere dönüşmeyelim!
icabı halinde kendi ülkemizde vergilerimizle maaşını ödediğimiz kişiyi, konuyla hiç alakası olmayan bir ülkede, konuyla hiç alakası olmayan adamlara şikayet etmek maksadıyla aihm'ye şikayet etmenin utancını bile yaşar, fakat gene de terbiyemizi sizin ellerinize bırakmayız.
her zaman, her yerde terbiyelerimizi annelerimize borçlu olacak, çocuklarımızın zihin gelişiminden kendimiz sorumlu olacak, sizin bu ülkenin sahibi olmanıza izin vermeyeceğiz.
sansüre karşı birleşecek ve sizin parametreleri belli olmayan internet sansür kurallarınızı yerle bir edeceğiz!
isterseniz deneyin, görelim. 22 ağustosta siz resmi gazeteyi okurken biz de sokaklarda olacağız!