0
lan bi tane de ben anlatayım amk.
Yıl 2000 ya da 2001 olması lazım sekizinci sınıftayım. bizim sınıfta üçüncü sınıftan beri aşık olduğum bi kız var, adı berfu. kızı o kadar çok seviyorum ki amk evine kadar takip edip gecenin bi yarısı kaybolduğumu da hatırlarım, okulun yarısıyla kavga edip, ettiklerimin yarısından dayak yediğimi de..
tabi çocukluk amk kıza söyleyemiyoruz, ne akla hizmetse ben kızı görünce yere filan tükürüyorum bıçkın delikanlı hesabı( kafamı gibiyim amk yere tükürmenin nesi çekici gelecekse kıza). beşinci sınıfa kadar bu böyle gitti, anca uzaktan baktım, derslerde filan izledim; en çok yanına yaklaştığım an iki sıra arkasına oturduğum laboratuar dersleri filan o derece. beşinci sınıfta araya arkadaşlarını sokup filan kızı sevdiğimi duyurdum ama kız da tık yok tabii. sekizinci sınıfa kadar koştum peşinde ama yüz vermedi.
sekizinci sınıfın sonlarına doğru filan kızla artık ufak ufak muhabbet etmelere filan başladım (5 yıldan sonra ilk defa amk). derken yavaş yavaş ortaya çıkan espri yeteneğimle birlikte kızı acayip güldürmeye bile başlamıştım. bir ay filan böyle geçti acayip yakın olduk, artık onun da az çok ilgi duyduğunu anlayabiliyordum. bi gün bunun yakın bi kız arkadaşı var, o geldi. dedi ki " berfu da senden hoşlanıyomuş artık bugün söyleyecek sana" dedi. tansiyonun düşmesi kavrdıbını ilk orada yaşamışımdır hayatımda. elim ayağıma dolaştı heyecandan konuşamıyorum, neyse gittim sınıfa bu benim sıraya oturmuş, ben de önümde oturan bebeyi gibtir ettim oturdum. daha hoca da yok muhabbet ediyoruz, mal mal espriler yapıyorum ama gülüyor amk. bir tenefüs önce de kola kutusuyla maç yapmışız ellerim filan pislik içinde, heyecandan yıkamayı da unutmuşum sıranın altında tutmaya çalışıyorum gözükmesin diye. kız birden dedi ki;
-elini versene bi ya bişey yazıcam bak.
o zamanlar da, liseliler bilmez, ibrahim erkal'ın "canısı" diye gibimsonik bi dizisi var. nası bi ruh hali içindeysek bütün sınıf, hatta bütün okul izliyor. orada da son bölümde kız oğlanın eline "seni seviyorum" yazıyo, aşkını öyle açıklıyo filan. "allah" dedim, "5 yılın sonunda olacak demek ki". elimi yavaşça çıkarıyordum ki sıranın altından, aniden niye sıranın altında tuttuğum geldi aklıma, "aha" dedim "yarraağğaaaa yedik". el pislik içinde. amk pisliği de gibimde değil de kaleye geçmişim o tenefüs, kola kutusuna da nereden bulaştıysa kedi taku mu artık köpek taku mu ne bulaşmış, tabi ben olayın heyecanıyla farkında değilim, elimi yıkamayı bile unutmuşum.
-yok ya kağıda yaz ver elimi kirletme şimdi.
kafama sokiyim... küfret daha iyi amk kıza. kız tabi bi bozuldu ama işi de inada bindirdi, "ver elini" diyo başka bişey demiyo. iki üç dakika böyle geçtikten sonra "artık nolacaksa olsun" dedim verdim benim tak çuvalını. kız bi 15 saniye filan sessizce baktı şöyle, bi inceledi.. düşündü taşındı, kalemi getirdi elime, yazdı :
"ben senin ağzına... "
lan mal gibi kaldım amk. elimi kıpırdatamıyorum, kıpırdatamadığım için de gelen geçen okuyo, basıyo kahkayı. üstüne de bir tak kokusu yayılıyor yazının olduğu yerden. sanırsın hakkaten sıçtı kız elimin içine. kız kalktı gitti, kızın arkadaşı geldi "aa ne yazmış ya başka bişey yazacaktı" dedi, kokuya dayanamadı gitti. okulun da son bir ayıydı, o son bir ay kim beni görse daha naber demeden lafı yapıştırıyordu; "ben senin ağzına... "
özet : 5 yıllık aşkım tak yoluna bin oldu gitti.
Tümünü Göster