0
i̇nsanlık tarihi boyunca değişik kültürler, insanın, diğer canlıların ve evreninin kökenini çeşitli şekillerde açıklamaya çalışmış bu çaba da pek çok farklı yaratılış mitine yol açmıştır. yahudilik, hıristiyanlık ve i̇slam'da canlıların ortaya çıkışı bir yaratıcının tüm evreni yoktan (latince: ex nihilo) var etmesiyle açıklanır.
i̇lk hristiyan din adamlarından nenizili gregor ve augustinus, tüm canlıların tanrı tarafından yaratılmadığını, bir kısmının sonradan tanrının yaratıklarından gelişerek oluştuğunu ileri sürmüştür. bu iddianın motivi biyolojik değil dinidir. bu din adamları, tüm canlı türlerinin, tufan esnasında nuh'un gemisine sığamayacağını, bu nedenle bir kısmının sonradan ortaya çıkmış olması gerektiğini düşünüyorlardı.[1]
antik yunan filozofları, kendi yaratılış mitlerini oluşturmuşlardır. anaksimandros, hayvanların şekil değiştirebildiklerini ileri sürmüştür. empedocles, hayvanların, önceki hayvanların organlarının birleşiminden oluştuklarını ileri sürmüştür.[1]
bir olgunun ortaya çıkışında bileşenlerin değişime uğramaları ile ilgili süreç tanımının felsefi açıdan "evrim" kelimesi ile belirginleşmesi çok eskiye dayanır. darwin`in "türlerin kökeni" adlı eserinde yer alan "yaşam ağacı", canlı evriminin anlatımında kullandığı mitolojik bir simgedir ve pek çok inançta yer alır (ing. tree of life [3], fr. arbre de vie, alm. lebensbaum, osm. şeceri hayât, ibr. etz hayim). herhangi bir "sağlam ve doğru" biyolojik altyapısı olmasa da, aristoteles'ten konfüçyüs'e kadar birçok önemli isim evrim kavramı konusunda yazmıştır. ayrıca, evrim konusunda i̇bn'i haldun ve i̇bn-i sina farklı teoriler sunmuşlardır.
19. yüzyılda lamarck, kazanılan karakterlerin kalıtımına dair bir hipotez öne sürmüş, fakat yaptığı deneyler bu hipotezin yanlış olduğunu göstermiştir. aynı yüzyılda charles darwin, galapagos adaları'ndaki gözlemlerine dayanarak, evrimin mekanizmasını doğal seçilimle açıklamıştır.