1. 126.
    0
    utanç dolu geçmişle yüzleşme ; galatasaray-ibretlik bir yazı..(2.bölüm)

    ve 1986-87 futbol sezonu, bir utanç yılı, teşvik, doping gibi kavramların ayyuka çıktığı, resmen satın alınmış bir şampiyonluk... bir kaç yıldır sürdürülen aralıksız çalismalar artık meyvesini vermeye başlamış, köşe başlarına adamlar yerleştirilmiş, ne yapılacak ne edilecek 14 yıldır şampiyonluk yüzü görmeyen galatasaray şampiyon yapılacak...
    federasyon başkanı, boş zamanlarında gidip de galatasaray antremanı seyreden bir başkan: eski galatasaray başkanı ali uras, federasyon başkanı olmuş... merkez hakem komitesi kararlarında söz geçirilir olmuş... başında malum sarı-kırmızılı kaşkollu yazar ve yandaşları kamuoyu oluşturmaya, olayları kendi gözlükleriyle empoze etme uğraşı içindeler... buna rağmen, 2 puanlık sistemde oyanan ligde, son 3 haftaya girilirken beşiktaş 2 puan önde, büyük bir avantaj yakalamış durumda... malatyaspor`la oynuyor beşiktaş o hafta...
    ve türk futbol li̇teratürüne i̇lk kez duyacağimiz bi̇r kavram daha gi̇ri̇yor: “teşvi̇k pri̇mi̇ “
    haftanın başı, 19-05-1987 tarihli “hürriyet” spor sayfasının manşeti:
    galatasarayin bütün umudu malatyasporda.hala matematiksel olarak şampiyonluk şansı taşıyan sarı-kırmızılıların, beşiktaş’ı yenmesi durumunda malatyasporlu futbolculara toplam 32 milyon lira teşvik primi vereceği iddia edildi buna göre maçı kazandıkları taktirde oynayan ve yedek kulübesinde oturan malatyasporlu futbolcular 2şer milyon lira alacaklar maç günü 24 05 1997 tarihli “cumhuriyet” gazetesinde hilmi turkay imzalı yazı “kent bi̇r günlüğüne galatasaray’li kent bir günlüğüne galatasaray’lı oldu kaldığımız iki gün boyunca hep “para” konuşuldu kentte simitçisinden kasabına kadar herkes ağzında aynı şeyleri mırıldanıyordu galatasaray’ın adam başı 3er milyon ve bu teşvik pirimine gecenin geç saatlerine doğru birer tane de doğan marka otomobil eklendi. arabaları verecek kişinin ergün gürsoy olduğu soyleniyor... (olayların daha iyi kavranabilmesi için bir açıklama getireyim. malatyaspor yönetiminin o maç için bütün takıma vaadettiği galibiyet pirimi toplam 600 bin liraydı... galatasaray kulübü ise oyuncu başına, bütün takıma önerilen pirimin 5 mislini veriyordu..“doğan” marka otomobil, o yıllarda otomobil ithalinin kısıtlı olduğu ülkemizde son derece kıymetliydi... böyle bir araba sahibi olabilmek için tofaş`a parasını yatırıyor, 4 ile 6 ay bekledikten sonra otonuzu teslim alabiliyordunuz... )
    ve türk futbolunda bir utanç senaryosu malatyada sahneye konuyordu malatyaspora derwall tarafından almanya`dan özel olarak getirilen “doping iğneleri\"nin teslim edildiği basında alenen yazılıyor, futbol kamuoyunda konuşuluyor, ama ali uras fedarasyonu olayları sadece izlemekle yetiniyordu(!..)yapılan duyurulara ve şikayetlere federasyon kulaklarını tıkıyordu…ne bir doping kontrolü ne de bir soruşturma yapılmıyordu... ağzından salyalar akıtacak kadar gücüne güç katmış malatyaspor’lu futbolcular, beşiktaş’a 1-0 galip geliyor ve puanlar eşitleniyordu... (ancak beşiktaş’ın averajla liderliği sürüyordu... )olaylar o kadar çirkin, o kadar utanç verici ki, başına kolay kolay demeç vermeyen başkan seba bile patlıyor:27-05-1987 tarihli “tercüman” gazetesi, bülent kığan imzalı haber: “lanet olsun böyle li̇ge!” sonunda seba patladı:türk futbolu bir takım çirkin olaylarla bir seviyeye gelecekse lanet olsun böyle lige! açıkça yapılan çirkef olaylar neden hala telakki edilemiyor? takım çıkarmakta bile güçlük çeken ekipler, bizimle karşılaştıklarında adeta aslan kesiliyorlar. genclerbirliği ile yaptığımız lig maçından önce gençlerbirliği antranörüne(metin türel) gelecek sezon galatasaray’ı çalıştırması için teklifte bulunulduğu oğreniliyor. şampiyonluk yarışında bizi çelmeyecek takımlara, “teşvi̇k” adı altında süper pirimler dağıtılıyor. beşiktaş’a karşı dönen entrikalara artık dur demenin zamanı geldi.\"”
    yine 27-05-1987 tarihli “güneş” gazetesinde yazar faik gürses, “iğne, para, araba. sonra sampi̇yonluğa” başlıklı yazısında olayları bir bir yazıyordu... aynı gün(27 mayıs 1987) tarihli “hürriyet” gazetesinde ise metin keçeli`nin sözleri onur belge imzasıyla yayınlanıyordu:“bu ne futbol çirkinliğidir? yeter artık, gırtlağımıza kadar geldi.her şey alenen cereyan ediyor…gazetelerde yazılıyor. gerekli merciler neden bir şey yapmıyor?”gerçektende her şey spor kamuoyunun gözleri önünde ceryan ediyor, ali uras fedarasyonu ise kulaklarını tıkamış, gözlerini yummuş, kılını bile kıpırdatmıyordu... bir sonraki hafta denizlispor karşılaşmasında da, aynı utanç verici senaryonun ikinci perdesi sergileniyordu... aradaki tek fark, formül kısaltılmıştı, “i̇ğne+araba” olarak uygulanmıştı... bir hafta evvel “doğan”lar fazla göze batmış olmalıydı... maçın bitimine 5 dakika kala beraberlik golünü atan denizlisporlu oyuncuların, maç bitiminde bizlerin şaşkın bakışları arasında şampiyon olmuş gibi sevinmelerini, taklalar atmalarını, oradan oraya koşuşturarak birbrlerine sarılmalarını ve bütün bu hareketleri yaparken sanki hiç maç oynamamış kadar dirilikte(!!!) olmalarını unutamam...
    galatasaray böylece 1 puan öne geçiyor, ondan sonraki hafta, utanç senaryosunun son perdesini sahneye koyuyor, eskişehirle asy’de yaptığı maçta prekazi serbest vuruş sırasında sırpça olarak eskişehir kalecisi zalad’a topu atacağı köşeyi bildiriyor bu olay tesadüfen sırpca bilen eskişehir’li göçmen futbolcu tarafından maçın hakemine iletiliyor ama hakem oralı bile olmuyordu zalad topun gittiği köşeye atlamıyor eskişehir’i yenen galatasaray 14 sene sonra şampiyon oluyordu 2 puanlık sistemde galatasaray 1 puan farkla bütün değerleri ve kuralları delik deşik ederek şampiyon oluyordu başkanları ali tanrıyar tv kameraları karşısında tam kendisine yakışan lafı ediyordu “seni sevmeyen ölsün ”…”başari i̇çi̇n her yol mübahdir” ilkesi galatasaray’ın sportif anlayışında zirveye yerleşiyordu bu arada meşhur hakem ahmet akçaydan bahsetmeden edemeyeceğim…akçay o sezon yönettiği ankaragücü-beşiktaş karşılasmasında, ne işi varsa kale direğine 4 metre mesafede duruyor, 85.dakikada ankaragüçlü oyuncunun çektiği şut tesadüfen(!!!) hakemin omuzuna çarparak yön değistiriyor ve beşiktaş ağlarıyla buluşuyordu. maçı “1-0” kaybeden beşiktaş 1 puanı ankarada bırakıyordu aynı hakem eskişehir galatasaray maçında yusufun kalecinin elindeki topu faulle alıp ağlara göndermesine gol kararı veriyor, televizyon görüntüleri üzerine, “gözüme kar suyu kaçtı, göremedim!” şeklinde kendini komikçe savunuyordu... bir puan ordan, bir puan burdan, şampiyonu belirleyen hakem olarak tarihe geçiyordu... artık türk futbolunda kanunlar kurallar terkedilmiş, minareyi çalan kılıfını hazırlamış, yapanın yanına kar kalır olmuştu... 1988 senesinde hile, hurda transfere bile karıştırılmış, beşiktaş-fenerbahçe kupa finali öncesi, fenerbahçe’li hasan, ergun gürsoy tarafından kaçırılmış, maçlar bitmeden transfer edilen bu oyuncuya, güdümlü federasyon ses çıkaramamıştı...
    93 şampiyonluğunu ve utanç verici 8-0’lık maçı ise, genç arkadaşlar da hatırlıyordur herhalde... o yüzden kısaca geçiştireceğim…skor üzerinde anlaşarak yapılan şikelerde, en zor gerçekleştirilen gollerin yenileceği dakikaları tespit etmektir... evet liglerimizde birçok farklı skorla biten maç oynanmış, ama dikkat ederseniz bu maçlarda oyun genellikle 70.dakikadan sonra kopmuş, yenik durumda olan takımın direncinin tamamen kırılmasının ardından, fark artmıştır.bu yüz karası maçta ise, zalad denilen ahlaksız, golleri ne zaman yiyeceğini ayarlayamamış, 70.dakikada skor “8-0” oluvermiştir... sonrası al gülüm, ver gülüm... enteresan tarafı bu maçın ardından zalad apar topar turkiye`yi terketmiş, bonsevis sahibi ankaragücü takımı ise kendisinden hiç birşey talep etmemiştir!..satın aldığı şampiyonluğunun ardından galatasaray, şampiyonlar ligi elemelerine katılan ilk türk takımı olma ünvanını hakkıyla(!!!) eline geçirmiştir. sonraki yıllarda olan olayları, vahap beyaz’ları, ahmet çakar’ları hepimiz hatırlıyoruz umarım...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster