1. 76.
    0
    ya dur, çalamıyorum
    alev şımarık kızlar gibi gülüyor ve omuz silkiyordu.
    -banane ayağımla çal sende.
    -eh bunu sen istedin.
    birden ayağını tuttum ve pena gibi kullanarak parmaklarını tellere sürtmeye başladım. artık gitardan saçma sapan sesler çıkmaya başlamıştı.:) i̇kimizde kahkahalarla gülüyorduk. alev birden ayağının birini omzuma diğerini de yüzüme koydu. bende gitarı bırakarak ayaklarının altına girdim ve öpmeye başladım.o pembe tabanlarının her cm karesini öpüyor ve yalıyordum. daha sonra dilim parmaklarının arasında gezindi. çok güzel tatları vardı ayaklarının. ayak başparmağını bir süre emdim. daha sonra ayak çukurunu bir süre yüzüme sürdü ve topuğunu ağzıma bastırdı. daha sonra ayaklarını yüzüme sürttü ve ayağıyla yüzüme bir tokat vurdu. ardından ayağını başımın yanına koydu. parmaklarından başlayarak öpmeye başladım. ayak tepeciklerine doğru çıktım ve bileklerine doğru seyahat ettim.bir ara aklıma bir fikir geldi. alev’e bir deniz topu getirmesini söyledim. topu getirdi ve şişirdik. alev’i genişçe bir sandalyeye oturttum ve sandalyenin altına uzandım. deniz topunu da başımın altına koydum. alev de ayaklarını yüzüme koydu ve yüzüme pedal gibi basarak kafamı topun üzerinde yaylandırmaya başladı.bu oyun alev’in çok hoşuna gitmişti.bir ara sandalyeden tutundu yüzüme ağırlığını vererek bastırdı.top neredeyse patlayacaktı. bense tabanlarının pembeliğinden başka hiçbir şey görmüyordum.bir süre bu şekilde devam ettik. alev:
    -ne kadar ilginç ya.sanki dikiş makinasının pedalına basar gibi.ah sahi ya aklıma bir şey geldi.
    -ya,nedir o?
    ayağa kalktı ve salonun bir köşesinde duran ayaklı bir dikiş makinesini bana gösterdi. sanırım ne yapmak istediğini anlamıştım.
    -bu makina annemin. babam bizi terk ettiği zamanlar geçimimizi dikiş dikerek sağlıyordu. şimdi iyi bir işi var ama hala makinesine gözü gibi bakıyor. üstelik bundan daha iyisini,son çıkan elektrikli modellerini alacak kadar kazandığı halde.
    -ee,eskiden kadınlar için ayaklı dikiş makineleri ve merdaneli çamaşır makineleri çok değerliydi. şimdi bunlar birer yaşayan klagibtir. hani eskiden derlerdi.her genç kızın rüyası, bilmem ne dikiş makinası.
    -aman, benim hiç öyle rüyalarım olmadı. gerçi dikiş dikmesini de merak etmiyor değilim. neyse, seni bununla ayaklarımda sallamamı ister misin?
    tahmin ettiğim gibiydi her şey.ama kız nerden bilecekti ki bunu daha önce başka kızlarla yaptığımı. ben işin büyüsünü bozmamak için bilmiyor gibi davranmaya devam ettim.
    -hımm peki nasıl olacak bu?
    -çok basit. sen yine sandalyenin altına gireceksin ve başını pedala koyacaksın. bende pedalla beraber seni de sallayacağım.
    -i̇yi de ben 70 kilo varım. beni orada taşıyabilecek misin?
    -ayol bütün gövdenle pedala yatacak değilsin ya.zaten senin kafan ve benim ayaklarım ancak sığar oraya. ayrıca bir deniz yatağının üzerine yatacaksın. onun sayesinde zorlanmadan sallayabileceğimi sanıyorum.
    ne kadar akıllı bir kızdı alev. hemen bir deniz yatağı getirdi ve şişirdik. biraz sonra alev makinenin başında oturuyordu. bende sandalyenin altındaydım,ve başım makinenin pedalında kızın ayaklarının arasındaydı. alev:
    -hazır mısın?
    -evet, başlayabilirsin.
    makinayı hızlıca çalıştırdı. harika, hatta mükemmel bir olaydı bu.o harika ayaklarının arasında yukarı aşağı doğru sallanıyordum. hiç zorlanmadan sallıyordu. pedalın hemen yan tarafında pedalın hareketiyle dönen büyük bir kasnak vardı.tek gördüğüm o kasnak ve alev’in o dolgun pürüzsüz harika, bacaklarıydı. makinenin tıkırtıları arasında sallanıyordum. bacakları makine çalıştıkça yukarı aşağı doğru hareket ediyordu. alev:
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster